tug

"Toplumun kabul etmeyeceği (hırsızlık, tecavüz) suçlar işlendiğinde, bunu yapan kişiye 20-25 yıl hapis cezası vermek mi ona büyük cezadır; yoksa sadece bir gün "ben bir çocuğu istismar ettim" yazıp sırtına asmanız mı büyük cezadır?" derdi. Dolayısıyla onu cezaevine atmak, indirim yapmak, yapmamak meselesi değil. Toplumsal anlamda bu zihniyet değişmediği sürece (toplumun cinselliğe yaklaşımı gibi) bunlara ömür boyu da ceza verseniz çıktığında yine yapacak.
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
New England'da, her geçen yıl bizleri daha da az güvercinin ziyaret ettiğini dilimize dolamış durumdayız. Çünkü ormanlarımızda onlar için yeterince tünek yok. Görünen o ki, insan büyüdükçe korulukları tahrip edilen zihnine, her geçen yıl daha az düşünce uğruyor. Zihnimizin korulukları lüzumsuz hırs yangınlarını harlamak için satılmış yahut odun değirmenlerine yollanmış ve kala kala düşüncelerimizin tutunabileceği ince bir dal parçası kalmış geriye. Bizimle birlikte bir şeyler yaratıp üretmeyi çoktan kesmişler. Daha yumuşak havalarda, baharda ya da sonbaharda göç halinde olabilen kimi düşünceler, zihnimizin manzarasından kanatlarını çırpa çırpa soluk bir gölge gibi geçip gidiyor, ancak kafamızı kaldırıp baktığımızda düşüncenin kendisini cismen yakalamamız mümkün olmuyor.
Mustafa Kemal içini çekerek, "Ah, Selanik…”dedi. "Seni bir daha Türk olarak görebilecek miyim?" "Çocuklar; şu topraklardan ayrılmaya gönlüm bir türlü razı olmuyor. Saatlerce üzüntüyle hep bunu düşünüyorum. Zihnim daima bununla meşgul. Bugün çaresiz buradan ayrılacağım fakat bir şartla ki o da çok kısa bir gelecekte, yine ve hem de yalnız buralara kadar değil daha ileri gitmek için tekrar geleceğim." dedi.

Reader Follow Recommendations

See All
“Hala bazı felsefi ön yargılarla yaklaştığım ve kuşku duyduğum bir dine, onun değişmez kurallarına boyun eğmekten korkuyordum belki de. İlk yıllarım gereğinden de fazla devrim çıkışlı düşüncelerle doluydu.”
“Bir kütüphanenin sadece okumuş olduğunuz kitapları muhafaza ettiğiniz bir yer olmadığını ama her şeyden önce ihtiyaç duyduğunuzda, günü geldiğinde okunacak kitapları muhafaza ettiğiniz bir depo olduğunu unutmayın. Öyle ki henüz okunmamış bir kitaba gözünüz her takıldığında pişmanlık hissedersiniz.”
Reklam
“Günahkârın ruhu, çırılçıplak çıkmış Tanrı'nın karşısına. Tanrı, günahkarın yaşamının yazılı olduğu defteri açmış, ‘Yaşamının çok kötü olduğu kesin,' demiş. ‘Bütün bunları yaptığına göre, seni kesinlikle Cehennem'e göndereceğim.’ ‘Cehennem'e gönderemezsin beni.’ ‘Niye gönderemezmişim Cehennem'e?' 'Çünkü hayatım boyunca orada yaşadım.' Bunun üzerine Tanrı’nın mahkemesinde büyük bir sessizlik olmuş. 'Ne yapalım! Cehennem'e gönderemediğime göre seni Cennet'e göndereceğim.' 'Cennet'e gönderemezsin beni.' 'Niçin gönderemeyeyim Cennet'e?' 'Çünkü onu hiç hayal edemedim.' Ve Tanrı’nın mahkemesinde büyük bir sessizlik olmuş.”
Dilaver isyânkar bir başkaldırışla: "Hanımefendimiz, artık korkmuyorum. Doğdum doğalı hissemize düşen bu korkudan gayrı usandım. Rahmandan kork, şeytandan kork, ölümden kork, ahretten kork... İnsanları ıslah için Allah'ın ve kullarının bu korkutma sisteminden başka bir usul bulamadıklarına taaccüp ediyorum. Bütün dinler, bütün kanunlar ve bütün haydutlar da beynimizin üzerinde hep bu kırbacı şaklatıyorlar. İradelerinin önüne çekilen bu dikenli telörgü hududundan öteye aşabilenler... İşte dünyanın büyük adamları..."
Sayfa 165Kitabı okudu
“Ben erken gelişmiş olduğumu söylediğimde, erken geliştiğim dedikodusu yayılıyor. Tembellik ettiğimde, tembel olduğum söylentisi çıkıyor. Bir roman yazamayacağımı söylediğimde, insanlar yazamayacağımı söylüyor. Yalancı gibi davrandığımda, bana yalancı diyorlar. Zengin adam gibi davrandığımda, zengin olduğumu sanıyorlar. Umursamaz göründüğümde, umursamaz muamelesi yapıyorlar. Ama gerçekten acı çektiğim için inlediğimde, acı çeker numarası yapmakla suçluyorlar. Her şey ters gidiyor. Bu aslında, intihar etmekten başka işim kalmadığını göstermez mi?”
“Neler duyuyordun yüreğinde bütün bunları görünce Dido? Kıyılar kaynaşırken uzakta, haykırışlarla gözlerinin önünde, denizde birbirine karışırken ve sen hepsini kalenden seyrederken Dido, nasıl inliyordun içinden? Ah haşin aşk, neler yaptırmazsın sen insanlara, denenmedik hiçbir şey kalmasın diye ölmeden önce, mutsuz Dido'nun tek çaresi gözyaşları yine; yalvarıp yakaracak tekrar ve dize gelerek gururunu sevdası uğrunda feda edecek.”
“Bulanık birtakım duyguların etkisi altında, yaşamın ondan uzaklaştığını hissederek, yeni bir şeylere duyduğu özlemle kendini belli bir yere kadar zorlamış, o yaşama şöyle bir bakmak istemişti... ve orada dipsiz bir uçurum, bir boşluk… veya çirkinlik görmüştü.”
Reklam
“Söyler misiniz, sözgelimi müzik dinlerken, sevdiğimiz insanlarla güzel bir akşam geçirirken, onlarla sohbet ederken duyduğumuz haz neden daha çok bir yerlerde var olan büyük bir mutluluğun yansımasıymış gibi gelir bize? Nedeni nedir bunun? Belki siz hiç tatmamışsınızdır bu duyguyu?” - Deyimi bilirsiniz: "Mutluluk bizim olmadığımız yerdedir.”
“Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir. Aslında otuz ya da yetmiş yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değilim; çünkü her iki durumda da gayet doğal olarak başka erkeklerle başka kadınlar yine yaşayacaklar ve bu, binlerce yıl devam edecektir.”
Sayfa 103Kitabı okudu
“Efendim, dedi, insan ya acılarını unutmasını ya da kendine bir mezar kazmasını bilmeli.”
МАСВЕТН “Evet ama, neden amin diyemedim? Boğazımda düğümlendi kaldı amin sözü, Allaha sığınmak isteği yakarken içimi.”
“Çocuk barış halindedir; kendi karşısına, kendi düşmanı olarak çıkmamıştır daha. Onda hazineler gizlidir; kendi kalbini, hayatın zavallılığını tanımaz. Ölümsüzdür, çünkü ölümü bilmez.”
"Eğer kendini zengin hissetmesi için beş yüz bin dönüm toprağa gerek duyuyorsa, bu onun ruhunun korkunç yoksul olduğunu gösterir. Eğer bir insanın ruhu yoksulsa, beş yüz bin dönüm bile onu zengin yapamaz. Belki hiçbir şey onu zengin yapamadığı için düş kırıklığına uğramıştır. Çadırını Büyükbaba’ya verdiği zaman Bayan Wilson'un hissettiği zenginliği o hiçbir zaman tadamamıştır. Vaaz veriyorum falan sanmayın ama şimdiye dek birçok şeye sahip olmak isteyen, düş kırıklığına uğramamış kimseyle karşılaşmadım."
Reklam
“Sekiz yıl oluyor, öldü diyemiyorum. Her zamankinden biraz daha silikleşti ve geri dönüp baktığımda artık yoktu."
“Sabahın dördünde genellikle hiçbir şey yapılmaz ve uyunur; gece, bir ihanet gecesi olmuş olsa bile. Evet, o saatte uyunur ve bu huzur vericidir, çünkü endişeli bir yüreğin en büyük arzusu, sevdiği kişiye sonsuza dek sahip olmak ya da ayrılık zamanı gelip çattığında, bu varlığın ancak buluşma günü gelince son bulacak düşsüz bir uykuya dalmasını sağlayabilmektir.”
Sayfa 101Kitabı okudu
“İktidar, mutlak iktidarın ulaşabileceği yegâne güç olan dehaya hakaret ederek, aptalca işleri zaferle taçlandırmaya kalkışarak gücünü kanıtlamaya çabalar.”
Sayfa 621Kitabı okudu