"Zamanı geldi. Wilhelmstraße'de oturuyoruz. Hitler Imparatorluk Şansölyesi. Düş görür gibiyiz!.. Hepimizin gözleri nemli. Hitler'in elini sıkıyorum. Bunu hak etti." (*)
(*) Elke Fröhlich (yay.), Joseph Goebbels 'in Günlükleri. Bütün Fragmanlar. Bölüm I: 1924 ile 1941 Arası Kayıtları. Münih, 1987, Cilt 2, s. 357.Kitabı okudu
gitgide daha belirgin bir şekilde ön plana çıkan husus, koşulsuz itaate yönelik talepti: "... Bir birlik olduğumuza inanıyorum. Ben size ait olduğum gibi, siz de bana aitsiniz. Böylece sizin iradeniz, benim irademle eriyerek birleşmelidir."
Öyle insanlar vardır ki "bunlar kendilerine bile tahammül edemez ve aynaya baktıkları anda keyifleri kaçmıştır bile. Herşeyden şikayet eder bu insanlar."
Hitler açıkça şunu ilan etmiştir: Hukuk yoktur, devlet vardır. Devleti de ben temsil ederim ancak. Sadece ben.
Hitler’in başhukuk danışmanı da şunu söyler: Nasyonal sosyalizm karşısında hukuk bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorunuz: “Benim yerimde Führer olsaydı nasıl karar verirdi?” Her kararda şöyle söyleyiniz: Bu karar Alman halkının nasyonal sosyalist vicdanıyla uyuşuyor mu?
19 Ağustos 1934 tarihinde, Hitler'in devlet başkanı, hükümet başkanı, parti başkanı ve başkomutan unvanlarını toplayan yeni ve çok yönlü iktidar konumu, halka sonradan arz edilen bir referandum ile onaylandı. Sonuçlara göre elde edilen yüzde 89,9 evet oylarıyla, artan iç ve dış politika başarılarıyla palazlanan rejimin bundan sonra nasıl ivme kazanacağı belli oluyordu (seçim katılımı yüzde 95,7 idi). Führer Miti'nin entegre edici gücü, takip eden yıllarda inanılmaz boyutlara ulaştı. Almanya, Hitler'le yoluna devam edecekti.