Gelgelelim nasyonal sosyalistler, ordularını bütün dünyaya karşı silahlandırmadan çok önce bütün komşu ülkelerde aynı ölçüde tehlikeli ve eğitimli bir başka orduyu, zarar görmüşlerden, geri plana itilmişlerden, aşağılanmışlardan oluşma bir lejyonu örgütlenmeye koyulmuşlardı.
Tasarım ve icadın, teknolojinin "yaratıcı" yönleri olduğu yönünde klişeleşmiş bir kanı vardır. Oysa, mühendisliğin bütün evreleri yaratıcılık gerektirir. Dolayısıyla, yaratıcılığın sadece belirli evrelere atfedilmesi, haksız bir klişedir. Gelgelelim mühendisler, ancak bir kavrama hayat kazandırarak medya ve kamuoyunun ilgisini çekmeye başarıyorlar. Arka sayfadaki şekil birçok okuyucunun dikkatini çekecek sanırım. Bu şekil, diğer birçok şeyin yanı sıra paraşütler, helikopterler, savaş tankları ve bisikletler tasarlamış olan Leonardo da Vinci tarafından çizilmiştir. Yapımları 400 yıl boyunca mümkün olmayacak ürünlerin ünlü tasarımcısı Leonardo da Vinci'nin yeteneğinden etkilenmemek elde değil. Ama ne var ki, sadece da Vinci'nin çizim defterleri uzun süre bulunamadığı için değil, yanı sıra bu kavramlar hayal ürünü olmaktan çıktıklarında bile farklı kökenlerden türemiş oldukları için de bu çizimler dünya üzerinde muhtemelen hiç etki sahibi olmamışlardı. Leonardo da Vinci, yaşadığı dönemin teknolojisinin o kadar ilerisindeydi ki, fikirlerinin o sırada uygulamaya geçirilme şansı yoktu. Buna karşın, fikirlerine yine de hayranız.
Reklam
İnsanları seviyorum ama kendi kendime şaşırıyorum da, diyordu: İnsanlığa olan sevgim arttığı ölçüde kişilere olan sevgim azalıyor. İnsanlığa hizmet yolunda büyük işler başarmayı hayal ediyordum sık sık, gerçekten de insanların mutluluğu uğruna çarmıha gerilmeye bile giderim belki, ama öte yandan, bir insanla aynı odada iki gün yalnız kalmaya dayanamam, bunu tecrübelerimden biliyorum. Bana yakın olunca kişiliği gururumu eziyor, özgürlüğümü kısıtlıyor. Bir gün içinde dünyanın en iyi insanından bile nefret edebilirim: yemeği yavaş yavaş yemesi bir kimseden nefret etmeme yeter; başka birinden, nezlesi var, ikide bir sümkürüyor diye nefret ederim... Yanıma yaklaştıkları anda düşman kesiliyorum insanlara. Gelgelelim, kişilerden nefret ettiğim ölçüde insanlığa olan sevgim artıyor.
Gelgelelim yine yalnız sana ve bana… Şöyle yalnız ikimiz, göz göze, bir pencere önünde, yalnız ellerimizin fısıltısı, yıldızlarla dolu bir gecenin seslerini dinlesek derim!
Şu ya da yoksul, küstah ya da uysal, işgalciler, işgal altındakiler, kısaca hepimiz aynı dayanıksız sala binmiş, hep birlikte suya gömülmek üzereyiz. Gelgelelim, yükselen denizi hiç dert etmeden birbirimize sövüp saymayı, kavga etmeyi sürdürüyoruz. Bize doğru yükselirken, önce düşmanlarımızı batırırsa, bu yıkıcı dalgayı alkışlayabiliriz bile.
Gururla Bakıyorum Dünyaya çünkü isyan bıçağıdır böğrüme saplanan sancı çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum ve kederin ve solgun yüzlü işçilerin üzerine dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden. çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak miting afişleri cesur pankartlar ve binlerce
Reklam
Gelgelelim kendi acılarımız bizi başkalarının yalanlarından daha çok yanıltabilir. Aptallığın konsantrasyonu ve özeti, cezalandırma konusundaki ataklıkta ortaya çıkar. Şimdi ben de bilgece düşüncelerin yükünü sırtımdan atıp kendimi inkar edercesine dehşet saçmak istiyorum. Oysa vahşet neden acelecilikle birlikte yürüsün ki? Vahşetin tabii niteligini gözardı etmemek gerek.
Her yeri dolaşıp çok şey görmek ne iyi. Yaşamın ne olduğunu anlıyor insan. Halk bir kıyıya itilmiş, küçültülmüş, çürümeye bırakılmış.Gelgelelim kabul etmiyor bu durumu. Beni niye köşeye atıyorlar diye düşünüyor. Soruyor kendi kendine. Her şeyden bol bol varken niye açım? Her yerde bunca akıl varken niye aptal ve cahilim ben?
Sayfa 262Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.