İnsan bir soğan gibidir, tıpkı soğana benzer, bir sürü kişilik katmanına sahiptir ve bütün bu katmanların altında gizli özü barınır. Bu öz boşluk gibidir, hiçliktir. Var oluştan çok var olmayışa benzer; çünkü var oluşun bir sınırı vardır, çevresi sınırlıdır. Ancak en İçteki çekirdeğin bir sınırı, bir limiti yoktur, o sadece özgürlüktür, enerjinin özgürce akmasıdır, boyutları sonsuzdur. İnsan kişilik katmanlarını en dibine kadar soymaya devam etmedikçe ve o özü yeniden keşfetmedikçe, zihni hastalıklı kalır. Bu kişilik katmanlarını anlamak zorundayız çünkü sırf bunu anlamak bile bir şifalanma gücüdür. Tam olarak nerede bloke olduğunuzu anlarsanız, bloklar erimeye başlar. Bir şey anlamanın mucizesi budur - sırf anlayış bile blokların erimesine yardım eder. Başka bir şey yapılmasına gerek yok. Gerçekten, kesin bilirseniz, - eğer tam olarak hangi noktada tıkandığınızı, nerede donduğunuzu, çıkmazın nerede olduğunu tespit edebilirseniz - o zaman sırf bunun farkında olarak, bütün mutlaklığıyla bilmenizle beraber o erimeye başlar. Bilmek, şifalandıran bir güçtür ve o nokta bir erimeye başladı mı, siz yeniden akmaya başlarsınız, Siz akış olursunuz.
Sayfa 36 - Doğan YayıneviKitabı okuyor
Toplu Alıntı
Her şeyin bittiği, umudum da, aşkın da tükendiği düşünülen zamanlarda, yardım çığlıklarına cevap gibi yeni bir söz yetişir. Allah'ın rahmet ve merhametidir bu yeni söz. Rahmani. "büyür kulum" demesinin bir yolu. Sinemanın, hakikatle temas ettiği yer, bu yitirilmiş zamanı yeniden edinmekteki kabiliyetidir. Maddi uygarlık, özne
Reklam
Ben tefsirlerle büyüdüm. Gün doğumundan gün batımına kadar tefsir okudum. Ama lütfen yıllarımı kutsal kitapları okuyarak geçirdiğimi unutma. Senin de söylediğin gibi toplumumuzda pek çok insan beni alim olarak görüyor. Birkaç yıl önce kendi başıma yola çıktım, kadim İbranice ve Aramicede ustalık kazandım, başkalarının tefsirle­rini bir kenara bıraktım, Kitab-ı Mukaddes'in gerçek sözlerini yeniden inceledim. Kitab-ı Mukaddes'in sözlerini gerçekten an­lamak için insanın kadim dili bilmesi ve taze, özgür bir ruhla okuması gerekiyor. Ben Kitab-ı Mukaddes'in gerçek sözlerini okuyup anlamamızı istiyorum; bir hahamın bu sözlerin ne anlama geldiği konusundaki fikirlerini, alimlerin gördüğünü düşündüğü hayali metaforları, Kabalacıların sözcüklerin ve harflerin sayısal değerlerindeki örüntülerde buldukları bazı gizli mesajları değil.
Annemin Saint de Haas'ın ne kadar yasak olduğu hakkında hiçbir fikri yok. "Neyse," dedi annem tencerenin kapağını kapatırken. "Onu yemeğe davet ettim." Ona doğru döndüm. "Ne yaptın?" Gözlerini devirme sırası annemdeydi. "Bu kadar dramatik olma, Briar. Siz ikiniz arkadaşsınız. Arkadaşların birlikte vakit geçirmesine izin verilir. artık senin öğrencin olmayacak ve onunla gizlice çıkmak konusunda endişelenmene gerek kalmayacak." "Onunla gizli ya da açık çıkmıyorum!" Annem omuz silkiyor. "Sen bir yetişkinsin. Kendi kararlarını kendin verirsin ama Saint sana çok değer veren, gerçekten nazik, tatlı bir adama benziyor. Kesinlikle babana hiç benzemiyor. Bence hayatında olması iyi bir adam olurdu, tek söylediğim bu. Ben sadece kızımın mutlu olmasını istiyorum."
Gerçekten mümkün olduğunu yürekten bildiğiniz şey müm­kündür. Azmimizle onu mümkünleştiririz. Zihnimizde hayal et­tiklerimiz bizim gerçeğimiz haline gelir. Sudan öğrendiğim pek çok şeyden biri de buydu.
"Ah o ilçe, o küçük kasaba, beni böylesine zavallı yapan orası değil miydi? Belki mayamda bozukluk vardı. Belki de ben gerçekten hasta yaratılmış bir adamdım. Ama hiç kuşkusuz beni hasta ve zavallı yapmakta o kasabanın büyük günahı vardı. Düşündükçe yalnız benim değil oraya gelen hükümet doktorunun da, savcının da, jandarma komutanının da az zaman sonra kabuk bağladıklarını ve bu kabuk içinde gizli bir derdin yumağını sardıklarını hatırlıyorum. Demek kasaba da suçluydu. Onun yıkık kalesinin dişleri arasında çok insanın yaşama hevesleri törpülenmişti."
Sayfa 17 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.