Destanlaşan Üç Ülkücü Genç 1968 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi öğrencisi Ruhi Kılıçkıran ile başlatılan ve bugün üç binlerle ifade edilen ülkücü şehitler kervanına 1970 yılı içinde üç isim ilave olmuştur: Süleyman Özmen, Yusuf İmamoğlu ve Dursun Önkuzu. Süleyman Özmen: Süleyman Özmen Ankara Ziraat Fakültesi öğrencisiydi. Günlerce muhasara
Jura Hikâyeleri ve Efsaneleri. 12. Bölüm'ün bir kısmı ünlü Saat Evi'yle ilgiliydi. XVIII. yüzyılın başında, diye anlatıyordu yazar, bir saatçi ailesi bu evi, kuzeyli fırtınalardan korunmak ve sabır isteyen işlerini icra edebilmek için bir tepenin yamacına inşa etmişti. Aslında, meraklı gözlerden saklamak istiyorlardı. Bu zanaatkârlar simyacıydı. Büyüleyici etkiye sahip sihirli pandüller yapmayı başarmışlardı. Şaşmaz çark takımları, hassas mekanizmalar... Efsanenin başka versiyonları da vardı. Bunlardan birine göre, saatçiler bir büyücü soyundan geliyordu. Evleri pis kokuların yayıldığı bataklıklarda bulunuyordu ve sarkaçlar doğrudan cehenneme açılıyordu. Bu "kapılar" iki yönde de işliyordu. Şeytanlar, iki gotik rakam arasından dünyamıza giriş de yapabiliyorlardı..
Sayfa 190 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
GİRİŞ Lakin Sultan Ebu Hasan 750/1349'da Tunus'tan ayrılır ayrılmaz Hafsilerden Fadl b. Sultan Ebu Yahya Tunus üzerine yürüdü ve burasını Merinîlerden geri aldı. Fadiler ailesinin mülkünü yeniden kurdu. Muhammed b. Tafragin'i vezir tayin etti. Fakat çok geçmeden vezir, Fadl'a isyan etti ve onu azlederek kardeşini tahta çıkardı.
Sayfa 26 - Dergah yayınları 8.baskı Eylül 2012Kitabı okudu
…Sosyal medyadan kaptığımız mesajın ne olduğunu ve basılı kitaplardan kaptığımız mesajdan ne farkı olduğunu düşündürdü bunlar bana. Önce Twitter'ı düşündüm. Twitter'a giriş yaptığınızda -Donald Trump da olsanız, Bernie Sanders da olsanız, Bubba the Love Sponge da olsanız- o mecra üstünden aldığınız ve takipçilerinize gönderdiğiniz bir
Jung, Ashâb-ı Kehf kıssasında Kehf sûresinin 17 âyetini merkez olarak almıştır: " Güneşi görürsün, doğduğu zaman mağaralarından sağa doğru eğriliyor, battığı zaman sola doğru onları makaslayıp geçiyor ve onlar, mağaranın geniş bir açıklığı içindedirler. Bu durum, Allah'ın âyetlerindendir.* " Ashâb-ı Kehf'in mağarada bulundukları ortam şu şekilde tasvir edilmiştir: Güneş doğduğu zaman, mağaradan sağ tarafına meyleder; battığı zaman da uyuyanları makaslar Üzerlerine güneş ışığı değmez, değse bile, sol taraflarına yakın bir yerden geçer. Bir başka deyişle, güneş doğarken de batarken de üzerlerine düşmez, onlara bir zarar ve rahatsızlık vermeden eğik bir şekilde, değmeden geçip gider. Güneşin sıcaklığı onları rahatsız etmez. Mağaranın her tarafı kapalı olup, giriş kısmı biraz batıya meyilli olmakla birlikte kuzey yönünü dönüktür. Mağaranın ağzı kuzeye baktığı için güneş ışığı içeri girememektedir. Güneşin Ashab-ı Kehf'i rahatsız etmemesi, ebedî gölge sembolüyle ilişkilendirilmiştir. Dürüst ve erdemli olanların cennette ulaşacakları mutluluk ve esenlik halini belirtmek için Kur'an'da sıkça yapılan atfın bir uzantısı olarak yorumlanmıştır.
Sayfa 15 - Kehf Sûresi 17/18 - Jung, Kur'an meali olarak L. Ullmann'ın 1857 tarihli çevirisini kullanmıştır.
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta
Reklam
405 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.