Bilinçdışı, gösterge yinelemesinin işleyişi tarafından dokunan örüdür; daha kesin olarak, bilinçdışı, öznenin ne söylediğim bilmeksizin söylediği uygun bir "söylenen"de edimselleşmesini bilen olayların ya da "söylemeler"in gizilgüç halindeki bir zinciridir.
İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz; eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
Reklam
" Dört gizilgüç vardır. Bellek ve anlık, arzu ve tutku ilk ikisi zihinsel, ötekiler duyumsaldır. "
Sayfa 65 - Yapı Kredi Kâzım TaşkentKitabı okudu
Özgürlük isteği de bastırılabilir, birey, bunun farkında olmayabilir; ama bu durumda bile, bir gizilgüç olarak varlı­ğını sürdürür ve baskının olduğu yerde her zaman görülen bilinçli ya da bilinçsiz nefretle kendini belli eder.
Evet ama insanlardaki bu yıkıcılık, bu saldırganlık duygusu nerden kaynaklanıyordu? Kent içi vapurlarının, otobüslerin koltuk kaplamalarının bıçakla yırtılması, boş evlerin camlarının taş atılarak kırılması, caddelerdeki çöp sepetlerinin ateşe verilmesi, telefon kulübelerinin ve telefonların kırılması vb... Bu kırıcılık, yıkıcılık, saldırganlık nerden geliyordu? Dieter Duhm'un Kapitalizmde Korku adlı kitabında, bu sorunun yanıtını bulduğumu sanıyorum: Dürtülerin baskı altına alınması, ezilen bireyde bir saldırganlık gizilgücü yaratır; bu gizilgüç, sistemin iç ve dış düşmanlarına karşı kanalize edilerek, kapitalizmin çıkarları için doğrudan kullanılabilir.
Gizilgüç; insanın KALITIM ile getirdiği ve EĞİTİM yolu ile ortaya çıkacağı varsayılan yetenek ve özellikleridir.
Sayfa 89 - Vize Yayınları, 4.Baskı, 2019
Reklam
Dürtülerin baskı altına alınması , ezilen bireyde bir saldırganlık gizilgücü yaratır; bu gizilgüç , sistemin iç ve dış düşmanlarına karşı kanalize edilerek , kapitalizmin çıkarları için doğrudan kullanılabilir.
İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
“Arketiplerin biçimi, kristal’deki eksen düzenine benzetilebilir; bu düzen, sanki, kendi başına madde olarak varlığı olmasa bile, “Ana Sıvı” içindeki kristalin yapısına önceden biçim vermektedir: Kristal, iyonlar ile moleküllerin belli bir biçimde toplaşmasına göre oluşur... Eksen düzeni, herhangi bir
171 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.