Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek, dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek” filan ama... hiç merak ettiniz mi, şehirde değil, kerpiçhaneli köyde dünyaya gelen Berkant, ortaokuldayken, piyano çalmayı nerden biliyordu? Tee 70 sene evvel, ilkokuldayken, memleketin yüzde 90’ında radyo bile u-yokken, mızıka ve akordeon çalmayı kimden öğrenmişti? Henüz 14 yaşındayken, Frank Sinatra, Dean Martin, Nat King Cole şarkılarından oluşan repertuvara nasıl sahip olabilmişti? Dedim ya, 1938’de köyde dünyaya gelen çocuk... 18 yaşındayken orkestra kurmayı hangi vizyonla akıl etmişti? Saksafon çalmayı? Çünkü... Babası Hasan Akgürgen’in Köy Enstitülerindeki görevi nedeniyle Ankara’nın Hasanoğlan Köyünde dünyaya gelmiş, ilkokula Hasanoğlan Köy Enstitüsünde başlamış, babasının tayini gereği, Bilecik’e Denizli’ye gitmiş ama, ailesi tarafından hep ‘Köy Enstitüsü’ ruhuyla büyütülmüştü. Berkant’ın temel eğitimini aldığı bu Hasanoğlan Köy Enstitüsünde... Tarih derslerini Ordinaryüs Profesör Enver Ziya Karal, zooteknik derslerini Profesör Selahattin Batu, ekonomi derslerini Profesör Muhlis Efe, kültür-edebiyat derslerini Sabahattin Eyüboğlu, ziraat derslerini Profesör Kazım Köylü, coğrafya derslerini Profesör Ferruh Sanır veriyordu. Peki ya müzik derslerini? Aşık Veysel ve Ruhi Su! Ankara Konservatuarının saygın ustaları, klasik müzik öğretiyordu. 1945 senesinde Hasanoğlan Köy Enstitsünün enstrüman demirbaşı şöyleydi: 259 mandolin, 55 keman, 37 bağlama, 8 akordeon, 3 piyano, 3 davul, 1 metronom, 1 pikap... ‘Harika Çocuk’lar Suna Kan, İdil Biret enstitüye misafir getiriliyor, köy çocuklarını teşvik için yaşıtlarından keman ve piyano dinletiliyordu. Aşık Veysel ve Ruhi Su ise saz çalmasını öğretiyordu. Resim yapıyorlar, voleybol oynuyorlardı. Sinema salonu vardı. Tiyatro salonu vardı. Bedri Rahmi Eyüboğlu bir hatırasını şöyle anlatmıştı: “Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gitmiştik. Okulun hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk gördüm. Gece nöbeti ona düşmüş, elinde kitap vardı, dalmıştı. Shakespeare okuyordu. Okuduğunu nasıl kavradığını, ertesi gün oynadıkları piyeste gördük.” Mozart, Vivaldi, Beethoven dinliyorlar; Gorki, Tolstoy, Zola okuyorlardı. Tüm zamanların, gelmiş geçmiş en şöhretli şarkısı “Samanyolu”nu ölümsüzleştiren, dededen toruna nesiller boyu adeta marş gibi ezberleten Berkant, işte bu ruhun Türkiye’ye bir armağanıydı. Özetle. Samanyolu dediğin... Görmek isteyene. Görmek istemeyene... Teleskop versen, hikaye.
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.