insanın güdüsel (estragon) ve düşünsel (vladimir) yönünü anlatan iki karakterle başlayan absürt tiyatro, bunların kendi içindeki çatışması içinde zaman kavramına takılıp kalmaktadır.
varolan sistemin sömürge ve köleliği nasıl dayattığı, köleliğin sömürgeyi var ettiği ve zamanla sömürgenin köleliğe muhtaç olduğu gerçeğini yansıtırken, insanın kendi içindeki çatışması daima bunu haklı görmesiyle devam eder.
masumiyet (çocuk), her perdenin ardından çıka gelip beklenenin yarın geleceğini "yani hiç bir zaman gelmeyeceğini" bildirirek saflık ve umudun zamanın içinde kaybolup gittiğini söyler.
belki yedinci gün gelmiştir. oda "yarın" dır. altı günden sonraki gün, yedinci gün. belki bugün, belki hiç..