Kırmızı Pazartesi
Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Kolombiyalı yazar 
Gabriel Garcia Marquez, “
Kırmızı Pazartesi” adlı romanında, çocukluk yıllarında yaşadığı kasabada meydana gelen bir namus cinayetini anlatıyor bizlere. Roman’ın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha kitabın ilk cümlesinde ifade ediliyor. Hikâyenin ilginç olan yönü, bu cinayetin işleneceğini tüm kasaba halkının önceden bilmesi ve önlemek için herhangi bir çaba göstermemesi.
• • •
Bugüne kadar okuduğum birçok romanda kahramanların akıbetinin olay örgüsü içerisinde gizli tutulup, romanın sonunda verildiğini gördüm. İlk defa “Kırmızı Pazartesi” de tersi bir durumla karşılaştığımı söylemeliyim. İnsan bir eserin kahramanının akıbetini bilmesine rağmen o eseri sıkılmadan ve heyecanını kaybetmeden sonuna kadar nasıl okuyabilir? İşte yazarı ve bu eseri kıymetli kılan en önemli noktalardan birinin de bu olduğunu düşünüyorum.
• • •
Marquez’in, böylesi bir yol izleyerek amacının yalnızca bir cinayetin hikâyesini anlatmak olmadığı söylenebilir. Aslında yazar, Santiago Nasar cinayeti üzerinden bir toplumun ekonomik, sosyal, kültürel ve dini yapısının bir çözümlemesini yapıyor. Hikâyenin başından itibaren adım adım cinayetin işlendiği kasabanın adet, gelenek ve göreneklerinin, kadınların ve erkeklerin toplumsal cinsiyet rollerinin ipuçlarını veriyor. Öyle ki bu ipuçlarından bazı toplumsal değerlerin insanların üzerinde nasıl baskı kurarak onların tutum ve davranışlarını etki altına alabildiğine şahit oluyorsunuz.
• • •
Doğrusu Santiago Nasar’ın hikâyesini okurken ülkemizde de yaşanan namus, töre ve kan davası cinayetlerini düşünmeden edemedim. Nasar’ın kasabasında olduğu gibi ülkemizde de bu tür cinayetlerin işleneceği daha öncesinden akraba çevresinden yaşanan mahalleye, köye ve kasabaya kadar herkes tarafından biliniyor, ama önlemek için kimse herhangi bir çaba sarfetmiyor. Bu açıdan eser, bu tür cinayetlerin nedenlerini ve bir toplumun bu cinayetler karşısındaki önyargısını, vurdumduymazlığını ve tepkisizliğini anlamak açısından da derslerle dolu diyebilirim.
• • •
Roman, cinayete kurban giden Santiago’nun bir dostunun ağzından röportaj tekniği kullanılarak anlatılıyor. O nedenle okurken insanı sıkmıyor. Bilakis Nasar’ın akıbeti bilinmesine rağmen olayın diğer kahramanlarıyla ilgili uyandırdığı merak üzerinden insanı sonuna kadar kendine bağlıyor. Kitabı anlatım tekniği, sade üslubu ve kendi toplumumuza da benzeyen yönleri nedeniyle büyük bir merak içerisinde okuduğumu söylemeliyim. Bu itibarla “Kırmızı Pazartesi”yi tüm okurlara tavsiye ederim. Özellikle de “Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım” sözünün ne anlama geldiğini merak edenlere…
Sağlıklı ve kitap dolu günler dilerim!
··
1 artı 1'leme
·166 görüntüleme
Güzel incelemeniz için tebrik ederim. Tavsiyenize uyarak hemen başlıyorum. 🌸
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.