Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Biz De Cevaplayamadık, Sahi Neymiş Bu İnsan
Normal insanlar Mark Twain’i küçükken okuduğu için bu yazarın okuduğum 21311. kitabı diyebilirdi. Ama
Bilal Günaydın
Bilal Günaydın
normal insanlar gibi küçükken kitap okumadığı için, yazardan okuduğu ilk kitabı sayılabilir. Kitabın konusuna geçmeden önce incelemeyle ilgili ufak bir anekdot anlatalım.
Graces
Graces
sitede #95071355 iletisini atıp
Bilal Günaydın
Bilal Günaydın
‘ın yazdığı incelemelerin okunmuş bir kitap kapsamında hanemize eklenmesini istedi. O gün biraz yaygara falan koptu :D Ama
Graces
Graces
‘ın unuttuğu bir şey vardı; ortak bir kitap okuyacak ve inceleme yazacaktık. O iletiyi bu ironik hareketinden bağımsız olarak mı yoksa bağımlı olarak mı attığı tam bir sır :D Aramızda geçen 36 gün, 17 saat, 29 dakika, 35 saniye süreli tartışmanın sonunda bir kitap belirledik ve buradayız :) Yavaş yavaş kitapla ilgili düşüncelerimizi aktaralım. Öncelikle kitabın dilinin yer yer kafa karıştırıcı olmasına rağmen klasik felsefi kitaplara kıyasla gayet anlaşılır olduğunu düşünüyoruz. Ancak gayet anlaşılır olmasının yanında üzerine de sık sık düşündürüyor. Eğer bu kitabı birileriyle birlikte okursanız uzun uzun tartışma ihtimalinizin de yüksek olduğunu düşündüğümüzü ifade ediyor, kitabın incelemesine geçiyoruz. İnsan bir makine midir? İlk olarak bu cümlenin bize ne düşündürdüğünü ifade etmeden önce yazarın bu noktadaki düşüncelerine kısacık değinelim. Yazar diyor ki: “İnsanın ne olduğunu; neden yapıldığı, kalıtımla aldıkları, çevresel etkiler ve ilişkilerle belirlenir. O sadece dış etkilerle harekete geçirilir, yönlendirilir ve KUMANDA edilir. Hiçbir şeye, bir düşünceye bile kaynaklık edemez.” Yani yazar, insanı aslında boş ve karanlık bir odaya benzetiyor. Eğitimle bu odanın duvarları boyanıyor, sosyal ilişkilerle içine eşyalar yerleştiriliyor, okuduğu kitaplarla penceresinde çiçekler yetiştiriliyor ve son olarak da lamba takılıp aydınlatılması sağlanıyor. Dış etkilerle oluşturulmuş bu tasarımdan sonradan dâhil edilen dış müdahaleler kaldırıldığında geriye boş ve karanlık bir oda yani boş bir insan kalır. Bu durumu da yazar insanın makine olmasına bağlar. Yazarın temel düşüncesi budur. Peki, bu tanıma bağlı kaldığımızda özgün bir fikir ortaya koymayı, yaratıcı düşünceyi nereye koyacağız? Zira yazar insanın sıfırdan oluşturulacak bir fikri bulamayacağını ancak bir dış etki sonucunda ortaya koyabileceğini ifade ediyor. Zihninizde şekillenmesi için bir örnek vereceğiz. Kuşun kanatlarını kullanarak uçmasından ilham alınarak uçak tasarladığımızı düşünelim. Bu noktada uçağın kanatlarını kuşun kanatlarına benzetip uçağımızı tasarladık. Fikri nereden aldık? Kuştan değil mi? Peki, bu dış bir etki midir? Yazara göre evet bu bir dış etkidir. Peki, özgün ve yaratıcı bir fikir midir? Hayır, çünkü biz kuşu taklit ettik. Kuşun uçuşundan aldığımız ilhamı, daha önce aldığımız eğitim vs gibi dış etkilerden öğrendiğimiz deneyimlerle birleştirerek uçak yaptık. Yazar bu noktada dış etkilerden bağımsız bireysel bir katkı olmadığını savunur, haliyle bu icadı özgün ve yaratıcı bulmaz. Sıfırdan bir şey oluşturmadığımızı ifade eder. Şu an hepimizin aklına aynı şey gelmiş olmalı. Peki, özgür irademiz bu makineleşmiş sistemde hangi noktadadır? Özgür irade deyince hepimizin aklına aşağı yukarı aynı şeyler gelecektir. Tüm eylemlerimizi kendi isteklerimiz ve arzularımız doğrultusunda gerçekleştirdiğimizi söyleriz. Bu gerçekten böyle midir? Bize öğretilen budur ama yazar ne yazık ki bizimle aynı fikirde değil. Yazar diyor ki; kendi isteklerimiz ve arzularımızın kaynağı biz değiliz. İstek ve arzuları şekillendiren mizacımız, yaşadığımız çevre, aldığımız eğitim, sosyal ilişkilerimiz vb olduğu için; yaratıcı bir fikir oluşturamadığımız gibi tamamen kendimize ait bir istek ve arzumuz da oluşmaz. Örneğin, Şekip amca gidip de saçını mora boyamaz. Çünkü Şekip amcanın mizacı, yetiştirilme tarzı, eğitimi, yaşadığı coğrafyanın kültürünün (dışsal etkilerin) oluşturduğu kişilik bu eğilimde değildir. Ama aynı şartlara sahip Atalay amcanın kişiliğine etki eden başka bir parametre (örneğin mizacı) onda daha farklı bir kişilik oluşumuna sebep olduğu için, o saçlarını mora boyayabilir. Bu noktada yazar özgür irade değil özgür seçimin varlığını savunur. Yani boyamak mı doğru olandır, boyamamak mı? Beynin görevi doğru olanı seçmekten ibarettir. Burada da beyne etki eden dışsal sebeplerden yola çıktığımızda özgür seçimin, özgür iradeyle çelişmediği aksine onu desteklediği sonucuna varırız. Kendine Kendini Onaylatmak Öncelikle yazarın tanımını aktaralım: ”Beşikten mezara, bir insan, hiçbir eylem yapmaz ki temelinde etken olarak İLK VE EN ÖNCE KENDİSİNİN zihinsel huzur ve ruhsal rahatlığı olmasın.” Yazar, her insanın vicdanının kendi efendisi olduğunu savunuyor. Haliyle iyilik ya da kötülük adı altında yaptığımız eylemlerin ilk amacı öncelikle kendimizi tatmin etmek, ikinci amaç ise karşı tarafa yarar sağlamak ya da zarar vermektir. Bu gerçekten böyle midir? Sevdiklerimize, aşık olduğumuz kişiye, ailemize yaptığımız bir iyiliğin ya da kötülüğün ilk amacı içimizdeki efendiyi (vicdanımızı) tatmin etmek midir? Ahlaki değerler bu işin neresindedir? Vatanı için fedakârca savaşan bir asker de mi ilk olarak kendini (vicdani efendisini) tatmin etmek istemektedir? Ya annelik duygusu? Mark Twain sana diyorum. Anayım ben ana :D (
Graces
Graces
diyor, yanlış anlamayın :))) Arkadaşlar aramızda kavga ettik, saçlarımızı falan da yolduk (Tuğba zararlı çıktı. Çünkü onun saçı daha uzun. Azdan az çoktan çok gider misali :D) ama yine de kendimizi yazara katılırken bulduk. Şöyle ki, kimsenin haberi olmadan yaptığımız eylemleri ele alalım, örneğin; bir yardım kampanyası için attığımız mesaj, yaptığımız kan bağışları vb. Bu iyiliklerimizde bile onlar için ne kadar üzgün olsak da onlara yardım ederken ruhsal bir tatmin yaşamaktan kendimizi alamayız. Şüphesiz bu hayatta annelerden daha fedakâr olabilecek kimse yoktur. Evlatları için yapamayacakları herhangi bir eylem de söz konusu değildir. Gelin görün ki, Mark Twain bu şekilde düşünmüyor. Tüm kültürlerde kutsal sayılan anneliğin bile çocukları için yaptıklarının ilk amacının ruhsal tatmin olduğunu ifade ediyor. Hatta eğer aynı tatmin duygusunu yaşayabilseydi aynı özveriyi başkalarının çocukları için de gösterirdi diyor. İkimiz de anne olmadığımız için bu konuda çok da artistlik yapamıyoruz: D (
Bilal Günaydın
Bilal Günaydın
: Arkadaşlar hormonal bir bozukluğum yok. Ciddiye almayın :D) Ama eminiz ki aranızda anne olanlar yorumda bu konuya itirazlarını dile getirecektir. Lütfen getirin :D İçgüdü ve Düşünce Yazarın içgüdü ve düşünce tanımları şu şekilde: İçgüdü: “Miras olarak alınan ve düşünülmeden mekanik şekilde kullanılan alışkanlıklardır.” Yani yazar diyor ki hayvan türlerinin ilk örneklerinin yaptığı belirli bir davranışın kalıtım yoluyla sonraki nesillere aktarılması sonucunda bu davranışın otomatik olarak sürdürülmesidir. Buna örnek olarak yazar diyor ki; çayırda otlayan bir inek sürüsünün kafası aynı yöne dönüktür. Neden? Çünkü inekler, rüzgârın düşmanın kokusunu getirdiğini fark eden atalarından kalma bir içgüdüsel davranışı yapmaya devam etmektedirler. Düşünce: “Dışarıdan alınan izlenimlerin mekanik ve otomatik olarak bir araya getirilmesi ve bunlardan bir çıkarım yapılması.” Yazar burada içgüdü ve düşünceyi kıyaslamış. Aralarındaki fark içgüdünün yeni nesillerde tekrar bir düşünce sürecinden geçmeden uygulanmasıdır. Fen bilgisi kitaplarından öğrendiğimiz “Hayvanlar sadece içgüdü ile hareket ederler.” bilgisinden farklı olarak hayvanların da düşünebildiğini ifade etmektedir. Zira, yeni nesiller karşılaştıkları yeni durumlar için akıl yürüterek çözüm üretebilirler. Örneğin; youtube.com/watch?v=3j8Gy1U... linkinde yer alan Negro adlı köpek, insanların marketten alışveriş yaparken kullandığı banknotları yaprağa benzetiyor. Çevreden topladığı yapraklar ile markete gidip ağzındaki yaprağı vererek yemek istiyor. Aranızda 1214 yaşında olan biri varsa köpeğin o dönemde kâğıt para kullanıp kullanmadığını kanıtlayabilir. Çünkü kâğıt para ilk olarak M.S 806 tarihinde Çin’de kullanılmıştır. Aranızda bu yaşta kimse olamayacağı için kanıtlamanız da mümkün değildir. Haliyle kalıtsal bir içgüdü aktarımı da söz konusu değildir. Negro, ilk defa karşılaştığı bir durum karşısında çevrede yaşayan insanları gözlemlemiş ve çözüm üretmiştir. Bu da hayvanların düşebildiğini kanıtlar nitelikte diye düşünüyoruz. İncelemeyi biraz toparlayıp, nelere değindiğimizi tekrar ifade edelim. İnsan, makinevari bir çalışma sistemine sahiptir. Özgür iradesi yoktur. En fazla doğru ve yanlışı ayırt ederek özgür seçim yapabilir. Temel amacı da kendini kendine onaylatmaktır. Bunların yanında hayvanların da aynı insanlar gibi makine olduğunu öğrendik. Şu ana kadar sadece insanların düşünerek hareket ettiğini biliyorduk. Ancak hayvanların da sadece içgüdülerini kullanmadığını, yeri geldiğinde aynı insanlar gibi akıl yürütüp çözüm üretebildiklerini de öğrendik. Özetlemek gerekirse kitabı oldukça beğendik. Çokça uğraşmamıza, aramızda tartışmamıza rağmen doğru düzgün bir olumsuz eleştiri getiremedik. (
Bilal Günaydın
Bilal Günaydın
diyor ki bir arkadaşım bana pragmatizmi olumsuz şekilde eleştirecek bir kitabı önerecekti. Sunum, sınav vs diyerek halen önermedi. Eğer o kitabı okumuş olsaydım, kendini kendine onaylatma durumuyla ilgili eleştirilerimi yazabilecektim. Netten de çok net bir şey bulamadım. Bu arada o arkadaşın baş harfi https://1000kitap.com/Desss’dır. :D Eminim gelip bu iftira falan diyecektir ama aslında eleştirmeyeyim diye fırsatları değerlendiriyor :D :D Yer mi bunu Bilal Günaydın? Yemez :D ) Yazarın düşüncelerine katılmak durumunda kaldık, gerçekten çok ikna ediciydi. Yazar, düşüncelerini ifade ettikçe Allah’ını seven defansa gelsin de bizi bunlardan kurtarsın diye bağırdık da yine gol yemekten kurtulamadık: D Arkadaşlar yazar haklı, dağılalım :D İncelemeyi sonuna kadar okuyan herkese teşekkür ediyor ve kitabı okumasını tavsiye ediyoruz. İyi okumalar dileriz.
İnsan Nedir?
İnsan Nedir?Mark Twain · Dedalus Kitap · 201815bin okunma
··
477 görüntüleme
Serhat okurunun profil resmi
İncelemeyi iki kişi paylaştığı için başkasına ait inceleme diye seninkini şikayet edeceğim bu sitede ortak inceleme diye bir kavram yok itirazını yönetime yaparsın aslanım
2 önceki yanıtı göster
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Adaleti mi savunacaksın? :D Diktatörlüğe giden yol diye iletilerin var :D Bırak bu işleri :D
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Ayfer okurunun profil resmi
Sabah uyandığımda kafam bomboş iken okuyacağım. 🥴🍀
Ayfer okurunun profil resmi
Öncelikle yapmış olduğunuz inceleme beni çoookk başka fikirlere sürükledi. :)) Aynı kitabı okuyanların birlikte beyin fırtınası yapmaları ve kitabın daha da akılda kalıcılığını artıyor olması kaçınılmaz bir haz sonucu çıkarıyor ortaya. Sonralıkla incelemenizi okuyup da anladığım kadarıyla insan yapısının bir makine olduğundan ve doğası gereği makinelerin tercih özgürlüğü olmadığından, bu durumda insanın kendi hür iradesiyle hiçbir şey ortaya koyamadığından ve düşündüğü, savunduğu her şeyin ona dış etkiler tarafından aşılandığından bahsediyorsunuz. Yapılan her iş önce kişinin kendi çıkarı ön planda tutularak gerçekleştirilir. Bu durumda başkası için yapıldığı düşünülen işler de aslında ön planda başkasına faydalı olma düşüncesinin kişide yarattığı tatminlik hissi uğruna yaptığı işlerdir. Toplum kanaati benliği yönlendirir ve şekillendirir. Yani işleri yapmaya iten asıl güdü insanın kendi onayını alabilmesidir. Vicdan muhasebesi ise başkalarının bize verdiği acıyı hissedene kadar ortada olmayan bir kavramdır. Herkes iken kendimiz olabilme ümidiyle... Kaleminize sağlık diyelim o zaman.(ayakta alkışlayan emoji. :)) 🍀
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
İlk dış etkiyi de yazar başka bir şeye bağlıyor. Çarpışma dizisinden bir replik aklıma geldi. Başrol, şimdi seninle bir oyun kuracağız gibi bir şey diyordu. :) Yazar da aynı şekilde sağlam bir oyun kurmuş, kurgu yapmış :) Cidden bu incelemeyi yazarken iki kişinin yazmış olması hem zor hem de avantaj oldu. Tartışa tartışa yazınca daha çok anladık. Ama yine de bu sağlam kurgunun dışına pek çıkamadık. Son paragrafta dediğiniz şey yine pragmatizm oluyor ve ben bu mevzuya halen olumsuz eleştiri getiremedim. Kitabını okumam lazım. Yorumunuz için de teşekkür ederim :)
Graces okurunun profil resmi
İnceleme mi yazdık Türkçe dersi mi işledik belli değil :) Bütün 1k'ya bir sayısalcı olarak tavsiyem bir sayısalcıyla inceleme yazmamalarıdır agags. Bunu ellerim cebimde cümle kurup kurup "şunu yaz, hayır onu oradan sil de şöyle yaz, bunu alt satıra indir, oraya virgül ekle" diye seni katip olarak kullanmanın bedeli sayacağım ne yapalım :) Kitap ortak inceleme yapma konusunda zorlayıcı bir seçimdi aslında. Konusu itibariyle tartışmaya fazlasıyla açıktı. Buna rağmen eğlenceli ve bol düşündürücü oldu süreç bizim için. Ben fazlasıyla keyif aldım, ortaklığın için teşekkür ederim :)
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Bu mevzuyu unutmuşum ya. Yaz kızım 2 torba çimento diye diye inceleme yazdırdın :D Bir de 200 liralık klavye bende olunca mecburen ben yazdım :D Ne yapalım :) Rica ederim :)
Elif Şahin okurunun profil resmi
Çok hoş olmuş incelemeniz. Kitabı okuduğum dönemde; insan tamamen özgürdür Ve nasıl istiyorsa öyle olacağına davranacağına hissedeceğine düşüneceğine inanıyordum! Fakat dört ay önce öyle olmadığına mecburen katılmak durumunda kaldım( kendime ve aileme-çevreme, şimdiye okuduklarıma dinlediklerime bakarak söylüyorum bunu) ve büyük bir umutsuzluğa kapılıp kendimle uğraşmayı (tek derdim ve hobim) bırakmayı düşündüm fakat sonra vaz geçtim. Neden peki; çünkü eğer insan sadece makine gibi olsaydı bu eğitimlerin ne anlamı kalırdı ve (inanan biri olarak söylüyorum) Allah’ın kitap ve uyarıcı göndermelerine de gerek kalmazdı. Hayvandan Ve bir robottan farklarımızdan biri de insan kendini olduğu gibi kabul etmeyip değiştirmeye dönüştürmeye çalışması, ne hormonları ne genleri ne çevrenin etkisi bunlardan etkilenmeyi reddedip belirlediği şekilde yaşamaya çalışmasıdır. Tabi ki tamamen bunların etkisinden çıkamaz fakat en azından çabalamayı özgürce seçer diye düşünüyorum. Birde kitapta özgür olduğunuzu savunan kişinin genç zııdınınsa yaşlı olması dikkat çekici cidden.
1 önceki yanıtı göster
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Mark Twain makine derken salt bir robotu kastetmiyor. İnsanın düşüncelerinin, davranışlarının bile dış etki sayesinde oluştuğunu ifade ediyor. Bu noktada özgür iradeden tabii ki söz edilemez. Kitap biraz kafa karıştırıcı ve düşündürücü. Yorumunuza uzun uzun cevap vermek isterdim ama kitabı okumadıysanız bu biraz anlamsız gelebilir. Okumanızı tavsiye ederim. Yorumunuz için teşekkür ederim :)
SİKLOPENTANOPERHİDROFENANTREN okurunun profil resmi
İki yönden itirazım var anne değilim ama itiraz ediyorum Twain in annesi ruhsal tatmin için yapmış olabilir ama benim anam tam bir fedakar itirazı olan varsa evimize buyur edebilirim efendim, kendisi avam diliyle daha iyi ifade eder sanırım kendini, ikincisi de köpeğin yaptığı düşünme değil de taklitten ibaret tıpkı papağan gibi hani, inceleme için yarım teşekkürler
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Mark Twain'in aslında dediği faydacılıktır. Her eylemin kendisine dönük bir fayda taşıdığını ve bunun ilk amacının bu olduğunu söylüyor. Ben de sana bu noktada katılmak isterdim ama pragmatizmi olumsuz yönde eleştirecek bir bilgim henüz yok. Kitabını okuyunca anca bir şeyler söyleyebilirim tabii kafama yatar ve anlarsam. Köpek örneğindeki çıkarımın yanlış. Taklit edebileceğini düşünmesi gerekiyor. Bunu içgüdüsel olarak yapması mümkün değil. İçgüdü atalarından gelen davranışlar olarak açıklanıyor. Ama köpeğin böyle bir olayı yok. Eğer sen köpeğe taklit dersen insanın her ürettiği davranış için de taklit demen gerekir. Doğadan vs. Yazar, insanın yaptığı icatları bile dış etki sayesinde yaptığını ve üretmediğini iddia ediyor. Buna da itirazlar edeceksin. Ben de olsam ben de ederdim. Ama daha detaylı anlamak için kitabı okumalısın. Yazarın tarafında değilim ama kitabı öyle bir kurgulamış ki pek olumsuz şekilde eleştiri yapamadık. Yorumun için teşekkür ederim
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.