"Dostoyevski’nin ezelî modeli / dolayımcısı Hz. İsa ve onun temsil ettiği Tanrı’dır. Albert Camus, Dostoyevski’nin Karamazovlar hakkında şöyle yazdığını kaydetmiştir: “Bu kitabın tüm bölümlerinde izlenecek olan başlıca sorun, tüm yaşamım boyunca, bilinçli ya da bilinçsiz olarak acısını çektiğim sorunun ta kendisidir: Tanrı’nın varlığı.” (Camus, 2010: 114-15) Zweig ondaki bu kavrayışı yine onun sözleriyle aktarır: “Tanrı'nın varlığını idrak etmek ve aynı zamanda insanın Tanrı olmadığını idrak etmek insanı intihara götüren bir saçmalık olurdu.” Zweig’a göre, Tanrı mevzubahis olduğunda hepimizde var olan o umarsız yarık, Dostoyevski’de bir uçuruma dönüşmüştür. O, adeta tek bir ruhta tüm insanların en inançlısı ve en inançsızıdır (Zweig, 2007: 200). İnsanın sınırsız arzusu düşünüldüğünde, başkası olma arzusunun en makul, gerçek, sahici ve anlaşılabilir olanı Tanrı olma arzusudur. İnsan kendisini asla aşamayacağı için bu, yenilgiye mahkûm, doyurulamayacak -dolayısıyla ateşi hiç sönmeyecek- tek arzudur. Alyoşa bu hummalı gerçeği insiyaki olarak kavramış ve aşılamayacak olan kendisini geçip, aşılabilir olan arzusunu aşmıştır. Bu açıdan baktığımızda, Dostoyevski’nin kırılgan gerçekliği tavını bulmuş, anlamına kavuşmuş ve sırça Alyoşa romandaki en canlı kanlı kişilik haline gelmiş olmaktadır."