Türk Saplantısı - Giovanni RicciBu kitapta, İtalyan tarihçi ve türkolog Giovanna Ricci, Avrupalıların gözündeki Türk çağrışımını anlatıyor. Diyor ki yazar:
"...İtalyanca'da Turchi, "Türkler"; Turcho (modern yazımla turco) ise "Türk"anlamına gelmektedir. Eskiden "Türkler" sözünün bugünkünden daha geniş bir anlamı vardı. Bu söz sadece dar anlamıyla sultanın tebaasını değil, neredeyse bütün Müslümanları kapsıyordu. O kadar ki, çeşitli Avrupa dillerinde "Türkleşmek" deyimi aslında Müslüman olmak, İslam dinine geçmek anlamına geliyordu..."
Yazarın son sözüne dikkat edin, yazar burada diyor ki; Avrupalı için Türk eşittir Müslimdir...
Bunu, tarih bilimi alanında otorite olmuş tarihçilerimiz de diyor. Gelin görün ki, Türk halkı her şeye ideolojik açıdan baktığı için bu tanımı kabul etmiyor. Bilimsel realiteyi ya reddediyor ya da çarpıtıyor. Geçmişte Türkiye'de şahsına münhasır bir şair, "Kafirle çatışmayı göze alan Müslümana Türk denir." deyince, şairi ipine takan olmamıştı. Hatta istihza mevzusu edenler olmuştu. Şair bir şeyin farkındaydı; Türk olmak demek, dünyada "etkisiz olmayan Müslüman olmak" demektir. Gelin görün ki, bu tarihsel realiteyi, rasyonellik aracılığıyla yorumlamaya çalışan zihinler var. Onlara yalnızca acıdığımı belirtmek isterim.
Giovanni Ricci, Türkler ile Avrupalıların Akdeniz ve Balkanlardaki güç mücadelelerini anlatıyor; Avrupadaki Türk korkusunun zamanla nasıl saplantı haline geldiğini anlatıyor. Avrupalıların bu saplantısı, tipik sayabileceğimiz bir dizi olay aracılığıyla irdeleniyor ve incelenen belgeler sayesinde şaşırtıcı yaşam öyküleri ortaya çıkartıyor yazar. Türklere yönelik nefret, sevgi ve korkunun, (ki bu nefret ve korku genel iken; sevgi ise, biraz daha kölelik gibi tikel durumlara özgü durumlarda geçerli) Yeniçağ Avrupa'sında ne raddeye geldiğini anlatıyor.
Giovanni Ricci anekdotların sayısında birkaç tane ile yetinmek yerine kitabı geçmiş yaşanmışlıklarla dolduruğu için iki puan kırdım. Gereğinden fazla hikaye koymuş. Yazarın anlattığı kadarıyla edindiğim izlenimler şunlardır: bu Türkolog, dürüst bir tarihsel anlatı içinde, Avrupa'nın Türklerden nefret ve korku duygularını beslediklerini itiraf etmekten çekinmiyor. Bu dürüstlüğü, bir okur olarak takdir ettim.
Son söz olarak, kitabın içinde öyle anekdotlar var ki, hepsi Müslüman Türklere yapılan zulüm ve namussuzluklardan oluşuyor. (Evet, Avrupa, içimizdeki modernistlerin zannettiği gibi hümanizmanın başkenti olmadı hiçbir zaman. Rönesans'ın ve Aydınlanma'nın zirvesini yaşarken bile, kendinden olmayan her millete zulmetmekte bir bahis görmeyen bir uygarlıktan bahsediyoruz. Avrupa, hiçbir zaman medeni olmadı. Bazı oryantalistler bunu itiraf etmesine rağmen içimizdeki yerli avanaklar bunu itiraf etmeyi beceremedi.) Ve İtalyan Türkolog Giovanni Ricci, feodal dönemlerin Avrupa'sının karanlık yüzünü ortaya koyuyor. Tarihsel bağlamda Türklerin ve Avrupalıların kültürel ilişkilerini merak eden herkesin okumasını tavsiye ederim.