Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
8/10 puan verdi
·
11 saatte okudu
Türk Saplantısı - Giovanni Ricci
Bu kitapta, İtalyan tarihçi ve türkolog Giovanna Ricci, Avrupalıların gözündeki Türk çağrışımını anlatıyor. Diyor ki yazar: "...İtalyanca'da Turchi, "Türkler"; Turcho (modern yazımla turco) ise "Türk"anlamına gelmektedir. Eskiden "Türkler" sözünün bugünkünden daha geniş bir anlamı vardı. Bu söz sadece dar anlamıyla sultanın tebaasını değil, neredeyse bütün Müslümanları kapsıyordu. O kadar ki, çeşitli Avrupa dillerinde "Türkleşmek" deyimi aslında Müslüman olmak, İslam dinine geçmek anlamına geliyordu..." Yazarın son sözüne dikkat edin, yazar burada diyor ki; Avrupalı için Türk eşittir Müslimdir... Bunu, tarih bilimi alanında otorite olmuş tarihçilerimiz de diyor. Gelin görün ki, Türk halkı her şeye ideolojik açıdan baktığı için bu tanımı kabul etmiyor. Bilimsel realiteyi ya reddediyor ya da çarpıtıyor. Geçmişte Türkiye'de şahsına münhasır bir şair, "Kafirle çatışmayı göze alan Müslümana Türk denir." deyince, şairi ipine takan olmamıştı. Hatta istihza mevzusu edenler olmuştu. Şair bir şeyin farkındaydı; Türk olmak demek, dünyada "etkisiz olmayan Müslüman olmak" demektir. Gelin görün ki, bu tarihsel realiteyi, rasyonellik aracılığıyla yorumlamaya çalışan zihinler var. Onlara yalnızca acıdığımı belirtmek isterim. Giovanni Ricci, Türkler ile Avrupalıların Akdeniz ve Balkanlardaki güç mücadelelerini anlatıyor; Avrupadaki Türk korkusunun zamanla nasıl saplantı haline geldiğini anlatıyor. Avrupalıların bu saplantısı, tipik sayabileceğimiz bir dizi olay aracılığıyla irdeleniyor ve incelenen belgeler sayesinde şaşırtıcı yaşam öyküleri ortaya çıkartıyor yazar. Türklere yönelik nefret, sevgi ve korkunun, (ki bu nefret ve korku genel iken; sevgi ise, biraz daha kölelik gibi tikel durumlara özgü durumlarda geçerli) Yeniçağ Avrupa'sında ne raddeye geldiğini anlatıyor. Giovanni Ricci anekdotların sayısında birkaç tane ile yetinmek yerine kitabı geçmiş yaşanmışlıklarla dolduruğu için iki puan kırdım. Gereğinden fazla hikaye koymuş. Yazarın anlattığı kadarıyla edindiğim izlenimler şunlardır: bu Türkolog, dürüst bir tarihsel anlatı içinde, Avrupa'nın Türklerden nefret ve korku duygularını beslediklerini itiraf etmekten çekinmiyor. Bu dürüstlüğü, bir okur olarak takdir ettim. Son söz olarak, kitabın içinde öyle anekdotlar var ki, hepsi Müslüman Türklere yapılan zulüm ve namussuzluklardan oluşuyor. (Evet, Avrupa, içimizdeki modernistlerin zannettiği gibi hümanizmanın başkenti olmadı hiçbir zaman. Rönesans'ın ve Aydınlanma'nın zirvesini yaşarken bile, kendinden olmayan her millete zulmetmekte bir bahis görmeyen bir uygarlıktan bahsediyoruz. Avrupa, hiçbir zaman medeni olmadı. Bazı oryantalistler bunu itiraf etmesine rağmen içimizdeki yerli avanaklar bunu itiraf etmeyi beceremedi.) Ve İtalyan Türkolog Giovanni Ricci, feodal dönemlerin Avrupa'sının karanlık yüzünü ortaya koyuyor. Tarihsel bağlamda Türklerin ve Avrupalıların kültürel ilişkilerini merak eden herkesin okumasını tavsiye ederim.
Türk Saplantısı
Türk SaplantısıGiovanni Ricci · Kitap Yayınevi, · 200533 okunma
·
147 görüntüleme
palermo okurunun profil resmi
Türkistan hakanı unvanı kullanan padişah da vardı, rum kayzeri unvanı, ben zaten padisahlardan ya da yüksek bürokratlardan bahsetmedim, düz halktan, anadolu köylüsünden bahsettim, milliyetcilik hezeyanlarıyla osmanlı parcalara ayrılırken, büyük savaşa denk gelen dönemde anadoluda bir şeyler oldu, Türk kelimesi bugün bildigimiz anlama gelmesini tetikleyen bir şey, bunu o dönemi yaşamış ve geriye hatırat bırakmış birçok isim bahseder
ups okurunun profil resmi
böyle bir algı olması bugün bu algının yanılgı olduğu gerçeğini değiştirmez. Türk, ismini yalnızca müslüman Türkler için kullanmış oluruz bu durumda. Türkler pek çok dini benimsedi ve benimsedikleri her din(aslında inandıkları, doğru bildikleri her şey adına) savaştı. bugün "türk demek müslüman demek" dersek hristiyan, Musevi, şaman, ateist, deist, agnostik, tengrici Türkler için başka bir ad bulmamız gerekir. ama bu görüş kısmen doğrudur, Türkler hiçbir zaman etkisiz müslüman olmamıştır. Türkler, İslam'ı da kendi hayat görüşlerine katıp, Araplar yaşadığı gibi katı bir şekilde yaşamak yerine daha hoşgörülü ve medeni yaşamıştır. ancak geldiğimiz bu günlerde Türkiye'de İslam, Türk Müslümanlığı şeklinde değil Arap Müslümanlığı şeklinde yaşanması yönünde diretilmekte bu yüzden Türkler İslam'ı bırakın kendine bile hayrı olmayan bir toplum kıvamına gelmektedir. hem türk hem müslüman olan Uygurlar için bile ağzını açıp tek kelime edememektedir. eski Türkler, eski Türk müslümanlar ya da eski Türk hristiyanlar bu zulme asla sessiz kalmazdı. bu bizim bu ülkede ciddi şekilde araplaştığımızı, tanrı için değil para için ağzını açan paraya tapan insanlara dönüştüğümüzü göstərir. ve Türkler Müslümanlığı asla asmak kesmekle yaymadı, misyonerlikle yaptı bunu bugün yine inanmayanı as kes mantığı var bu ülkede. o yüzden bu görüşün bir geçerliliği yok artık dünya değişti binbir çeşit inanca sahip insanla Türk çatısı altında yaşıyoruz biz. asıl olan bu gerçeğin kabullenilmesi.
Cemil Meriç okuru okurunun profil resmi
Şimdi, şöyle diyim baştaki cümle hariç, yazdığın şeylerin geri kalanı doğru. Fakat baştaki cümle yanlış. Türk eşittir Müslüman algısı, bir yanılgı değildi: 11. yy ile 21. yüzyılın başına kadar Anadolu Türkleri'nin kendine bakışı buydu. Bu bakış, küreselleşme ve sekülerleşme ile değişecek. Yani, 2000'li yıllardan itibaren yeni-nesiller; İslamcı politikaların rezilliğini gördüler (i), modernitenin etkisinde kaldılar (ii), kentleşme sürecinden geçtikleri için daha bireyci oldular, bireycilik yaygınlaşınca din gibi kolektivist kurumlar gözden düştü (iii), Cumhuriyet rejimi din-merkezli "millet" kavramı yerine modernite anlamında olan "ulus" kavramını yeni nesillere benimsetmeyi başardı (iv). Dolayısıyla, 1990-2005 arasında doğan nesil, Türkler deyince sadece Müslüman olanları kastetmiyorlar. Fakat sekülerleşen Türk neslinin de şöyle bir sıkıntısı var: Herkesin onaylacağı ortak bir "Türk" tanımında uzlaşmayı başaramadılar. Milliyetçi tanımlar yapanlar, biyolojik tanımlar yapanlar var, anayasal tanımlad yapanlar var. Türk=Müslüman tanımını sevmeyen yeni-nesil, ortak bir tanımda uzlaşmadı. Bundan dolayı, eski tanım olan "Türk=Müslüman" tanımı (algısı), statüsünü korumaya devam ediyor. Korunan bu statü, 21. yüzyılın ilk yarısına kadar süreceğini düşünüyorum.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.