Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

428 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Arzuyu Yargılamanın Dört Bin Yıllık Tarihi
Yazar, hukukçu ve gazeteci olan Eric Berkowitz bu kitabında cinselliğin sınırlanışını kayıtlı tarihten yirminci yüzyıla kadar, günümüze ulaşmış davaların belgeleriyle din, sosyal statü, coğrafi etkiler ve bunun gibi faktörler çerçevesinde tarihsel olarak ele almış. Kitabın dili oldukça sade. Yazarın gazeteci olmasının bunda büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Çevirisi de anlam karmaşasından uzak ve incelikle yapılmış. Kırk iki sayfalık dipnot ve kaynakçası ile oldukça özenle hazırlanmış bir kitap. İlk medeniyetlerden itibaren sadakatsizlik kadınlar için ciddi bir suç, erkekler içinse göz yumulan, duyulmamış gibi yapılan bir davranış. Günümüz taciz ve tecavüz davaları ile karşılaştırıldığında mağduru suçlama, faili bir şekilde aklama davranışının hep var olduğunu ve cezaların sosyal statüsü yüksek kişilere işlemediğini okuyoruz. Toplumsal kurallar her zaman cinselliği sınırlamaya, bazı davranışları övmeye bazı davranışları yapanları da damgalamak üzerine kurulu. İlk uygarlıklardaki birkaç yasadan örnek vermek istiyorum. “Ur-Nammu'nun 7. Yasası, başka erkekleri ayartan evli kadınların öldürülmesini, sevgilililerinin ise serbest bırakılmasını emreder.” (syf. 26) “1450 ile 1250 yılları arasına denk gelen Asurluların yasaları testisler için benzer kaygıyı ve onlara zarar veren kadınları cezalandırmak için aynı hevesi sergilemektedir: Bir kavgada kadın adamın hayalarına zarar verirse parmaklarından biri kesilsin. Eğer bir hekim o hayayı sararsa ve bu yüzden yanındaki haya da zarar görürse veya hastalık kaparsa; veya bir kavgada kadın diğer hayaya zarar verirse kadının iki gözü de oyulsun.“(syf. 28) İlk yasaklardan biri de regl ile ilgiliydi. Birden akan kanın sırrı erkekleri korkutuyordu ve bu korkuyu hisseden kadınlar muhtemelen içsel bir dürtüyle bu dönemde ilişkiyi kesiyordu. Zamanla bu bilinmezlik ve kadınların yeni bir canlı meydana getirebilmesi erkeklerde kadın düşmanlığına dönüştü. Regl iken kadınlar pis ve tehlikeliydi. Gerçekte ebedi ve doğal seks yasaları yoktur. Topluluklar arasında doğru davranışlar değişiyordu. Örneğin ensest Mısır’da toplumun her tabakasında olağandı. Bekâret konusu binlerce yıl önce de aynıydı. Bekâret piyasası olan, kadını sınıflandırmak ve yönetmek için kullanılan bir kavramdı. Kadının bekâreti için öldürmek çok sıradanken erkeğin bekâretinin konusu açılmıyordu. Zina cezaları zamanla erkeği de kapsadı ama en ağır cezayı hep kadınlar alıyordu. Kesin kanıtlara bile ihtiyaç duymadan kadınlar birilerinin iftirası ile suçlu sayılıyordu. Komşuna kızıp öcünü alamayan, en kısa ve kesin yoldan zina suçlaması ile istediğinden fazlasına ulaşıyordu. Erkeklerle başı belada olan yalnızca kadınlar değildi. Hayvanlar özellikle besi hayvanları kötü niyetlere alet edildiğinde sanki suçlu olan hayvanmış gibi yakılıyordu. Seks parayla satın alınabilir olduğunda bir şeyler değişti. Öncelikle saygın kadınlar bu işe karışmadığı sürece ve belli yasalara uyulduğu sürece her şey normaldi. Hatta fahişelik bir yerden sonra saygın kadınları erkeklerin azgın isteklerinden koruyan bir şeydi. Kadınları kontrol altına almak için saygın kadınlar ve fahişeler farklı giyilmeye zorlanıyordu. Çünkü erkekler kimin ne olduğunu anlamalı ve saygın bir erkeğin kadınına yanlış yapmamalıydı. Yani bu kural bile erkeği, sahip olduğu kadını, korumak içindi. Yahudiler kendilerini diğer herkesten ayırmak için birçok kısıtlamaya gitti. Bunlardan biri de cinsellik. Zinaya karşı sert kurallar getirildi hem kadın hem erkek için. Erkek istediği kadar kadınla evlenebilirdi o ayrı mesele. Yahudilikten önceki yıllarda erkek erkeğe ilişki hoş görülmese de yasaklanmamıştı. Lakin Tevrat ile eskiden olmayan cinsel nefretin tohumları ekildi. “Yahudi olmayan diğer toplumlarda “yapılanları yapmamak” Yahudilerin misyonu olduğundan, eşcinsel seks Yahudilerin onları reddederek kendilerini tanımladıkları “kerih yabancı” uygulamalardan sadece biriydi. Eğer İbranilerin düşmanları eşcinselliğe izin verdiyse Yahudi hukukunun onu yasaklaması kaçınılmazdı.” (syf. 62) Yunan kültüründe kadın sadece fiziksel olarak vardı. Egemen olan düşünceye göre erkek menisi ile çocuğun sahibi olurdu, kadın sadece döllerdi. Bu nedenle kadınlar sosyal hayata karışamaz, evlerinde köleler ve aile fertleriyle zaman geçirebilirdi. Kadınların mahkemede tanıklık yapma hakları yoktu. Yapacaklarsa da bir erkek kadının yerine mahkemeye çıkar ve söyleyeceklerini söylerdi. Yunan dünyasında büyük çoğunluk eşcinselliği hoş karşılardı. Tüm mesele aktif ya da pasif olmak üzerine kuruluydu. Pasif olan erkek olsa da dişi sayılacağı için aslında önemli olan sosyal statülerdi. Pasif olan aktif olandan yüksek bir yerde olmadığı sürece sorun yoktu. “Eşcinsel aşk, toplamı sıfır olan bir denklemdi; bir oğlanı elde etmenin erkeğe verdiği onur, elde edilmenin oğlana verdiği onursuzlukla dengeleniyordu adeta.” (syf. 84) Roma’da da eşcinsellik yasak değildi. Ama pasif olan için bir utanç kaynağıydı. “MS 4. yüzyıla kadar İsa’nın takipçileri, Roma İmparatorluğu’ndaki çok sayıda yasadışı dini cemaatten biriydi. İlk Hıristiyanlar zulümden kaçarken, gelecek yeni bir dünya özlemi içindeydiler ve aradıkları kurtuluşun yakın olduğuna inanıyorlardı. Hıristiyanlığı organize bir din olarak inşa eden insanlar, en azından bir süreliğine münzevi keşiş veya sofu olarak yaşadılar ve bedensel çileyi Tanrı’ya bağlılıklarının bir parçası olarak gördüler. Kendilerini çevrelerindeki azgın pagan dünyadan ayırmaya çalıştıkça dünya görüşleri sertleşti. İşte bu mahrumiyet sırasında gelişen Hıristiyanlık doktrini, bedenin bir korku nesnesi olduğunu ve ruhun ancak bedenin inkârı yoluyla kurtuluşa erdirebileceğini ilan etti.” (syf. 133) Din adamları erken ortaçağın ahlak polisleriydi. Kurtuluşun seksten uzak durmakta olduğunu söylüyorlardı. Seks ne kadar çirkin olsa da eşleri zinadan uzak tutmak ve çocuk sahibi olmak için gerekliydi. Din adamları zamanla günahları para karşılığında affetmeye başladılar. Hayvanların tecavüze uğradığında telef edilmesinin sebebi büyük ihtimalle para ödeyememeleriydi. Ortaçağ seks hukuku fuhuş konusunda tam bir bocalama içindeydi. Fahişeler lanetliydi ama toplumun iyiliği için gerekliydi. Bu fikir akıllarınıza Demirel’in “Genel evleri kapatalım da vatandaş bizi mi…” demesini getirdi değil mi? Bazı fikirler değişmiyor onca zamana rağmen. Protestanlığın yükselişi ile seksin aile içinde ilahi bir şey olduğu inancı geldi. Fahişelik hakkındaki ikircikli düşünce terk edilip en kötü cezalara layık görüldü. Pornografi konusunda ise “Apaçık resimler, 2009’da arkeologlar tarafından Almanya’da bulunan ve ta otuz beş bin yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen “Venüs” figürü kadar eskidir.” (syf. 197) Seks her zaman kendini sattırıyordu ama yasaklanan pornografik eserler yasaklanmasının etkisiyle daha çok basılıp elden ele dolaştı. Pornografinin satış potansiyelini keşfeden birçok kişi bu yoldan zengin olmuştu. Kitabı okurken en çok zorladığım bölümden bir tanesi Yeni Dünya’nın keşfi ile beyaz ırkın gittiği yere tecavüz, kölelik ve her türlü sıra dışı fantezisini götürmesi oldu. Avrupalılar gittiği yerlerde yerel halkın cinsel bir açlıkla onların gelmelerini beklediğine dair sapkın bir düşünceye sahipti. İsteklerine karşı çıkan kadınların uzuvlarını kesmekten ve onları öldürmekten geri durmuyordu. Egzotik yerlerdeki bu yasaksız seks sanrısı daha çok Avrupalının bu düzene katılmasını sağlıyordu. Kendi ülkelerinde elde edemedikleri her türlü deneyimi yerli halk ile elde ediyorlardı. Kadın olmak yüzyıllardır sorundu ama köle bir kadın olmak her şeyden daha zordu. Sadece fiziki olarak beyazlara itaat etmek için vardılar. Avrupalılar tecavüzü siyah erkekleri kontrol etmek için de kullanıyordu. Yanlarından kadınlarını alıp götürürken siyah erkeklerin de haysiyetlerini parçalıyorlardı. Beyaz ırkın bu cinsel macerası zamanla ırkların karışması ile sonlandı. Nesiller geçtikçe melezler, melezlerin çocukları kim köle kim değil tartışmasında büyük sorunlar yarattı. Irklar arasında evliliği yasaklayan yasalar vardı ancak yine işini bilen din adamları para karşılığında bu nikâhları kıyıyordu. “18. yüzyılın sonunda toplumun her kesiminden insan eskiden sadece yönetici sınıflara tanınan özgürlükleri talep etmeye başladı. Dünya giderek daha kalabalık, daha az dindar ve cinsel açıdan daha hoşgörülü oluyordu. Sonraki yıllarda toplumsal sınıflar gerek sokakta gerekse yatakta daha önce hiç görülmedik biçimde kaynaşacaktı. Öte yandan üst sınıfları bağlayan yeni yasal düzenlemeler ortaya çıktı. Buna göre üst sınıflar ilk kez alt sınıftan insanları cinsel açıdan suistimal ettiklerinde yüksek bedel ödemek zorunda kalacaklardı.” (syf. 326) 19. yüzyıla geldiğimizde seks için hangi yaşın uygun olduğu en tartışmalı konuydu. 20. yüzyılın başlarında ise New York hukuku on sekiz yaşından küçüklerle rızası olsun olmasın seksi yasaklıyordu. Lakin uygulamada bu daha farklıydı. Birçok davada kızların erkekleri ayarttığına hükmedilip kararlar bozuluyordu. Bahsettiğim bu konular ve satır aralarında geçen birçok konu ile toplumsal eşitsizliği okumak ve bunu hukuki süreçle değerlendirmek için çok iyi bir kitap. Kadınlar, beyaz olmayanlar, çocuklar, sosyoekonomik düzeyi düşük insanlar her zaman dezavantajlı gruptalar. İnsanlık bu kişilerin haklarını ilk başta toplumsal normlar ile hiç ederken zamanla bunu hukuki kurallar ile yapmaya başladı. Günümüzde kadın hakları için çabalıyorsak neden bugün bu noktadayız, geçmişteki hatalarımız neler bunları okumak bir görüş sağlayacaktır bize. Kitabın tek eksiğinin İslam ve İslam’ın olduğu coğrafyalara değinmemesi oldu. Ne din ne de hukuk insanların yataktaki davranışlarına etki edemez. Okuyacak olan sevgili okuyuculara verimli bir okuma diliyorum.
Seks ve Ceza
Seks ve CezaEric Berkowitz · Kolektif Kitap · 2015571 okunma
··
3.648 görüntüleme
Kerem Fuat ARLA okurunun profil resmi
Tam bir makale yazısı Çok teşekkür ederim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.