Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

15 Haziran 1913 Çarşamba günü sabahleyin Harbiye Nezareti’ne gitmiştim. Yarım saat kadar Paşa ile görüştüm. Zavallı, o gün çok neşeli ve alınan önlemlerin sonucundan emin görünüyordu. Telaşa neden olmamak için bugünlerde bazı suikastlardan bahsedildiğini, belki yarın ve öbür gün buna engel olmak için bazı tutuklamalar yapabileceğini, başkentin emniyet ve asayişinin korunması için her türlü inzibat önlemleri alınmış ise de münferit suikastlara karşı tamamen etkili önleyici tedbirlerin alınmasının mümkün olamayacağından, kendilerinin de yolda iken tedbirli olmalarının uygun olacağını ve yaverlerine hususi ihtarlarda bulunduğunu genel şekilde arz ettim. “Adam!.. İş olacağına varır. Ne yapalım? ‘Elhükmü-Lillah...’” dedi. İzin isteyerek yanından ayrıldım. Umumi Karargâh üçüncü şubesinde Binbaşı Sadullah ve Kemal Beyleri görmek için üst kata çıktım. Bir nizamname hakkında Kemal Bey’le görüştüm. Aradan henüz bir çeyrek saat ya geçmişti veya geçmemişti. Harbiye Nezareti meydanından bir kalas tahtasına çekiçle vurulduğu zaman meydana gelen sese benzer bir ses muntazam ve mütereddit fasılalarla beş defa duyuldu. Zaten her an bir olay bekleyen kulaklarım bir anda sesin geldiği pencereye dikildi. Kemal Bey’e sordum: “Acaba tabanca sesi mi?” “Hayır, zannetmiyorum. Ya kilim silkiyorlar veya çivi çakıyorlar...” dedi. Fakat bu cevap beni tatmin etmemişti. Her an hoş olmayan bir olay bekliyordum. Beş dakika sonra kapı açıldı. Sadık hizmetçim telaşla içeri girerek: “Paşa’yı vurdular!” diye bağırdı...
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.