Gönderi

214 syf.
10/10 puan verdi
Yüz kısa anlatıdan oluşan ve “Yüz küçük ırmak roman” alt başlığını taşıyan, yazarı tarafından da “uçsuz bucaksız ve hoş bir kitaplık” olarak tanımlanan Centuria, klasik ya da modern anlamda bir roman değil; birden yüze kadar numaranlandırılmış olan bu anlatılar, her biri kendi içinde bir evren olan mikrokozmoslardan oluşmuş bir mikrokosmos olarak algılanabilir. Centuria Latince’de Roma lejyonlarının yüz kişiden oluşan temel birimini belirtir. Nostradamus’un dörtlükleri ve Traiano Boccalini’nin 2 Centuria biçiminde düzenlenmiş olan çalışmasından etkilendiği söylense de bu belirsiz bir konudur. Centuria’yı okurken sanki her biri farklı yüz roman okumuş gibi olursunuz. Gerçekten de her biri yaklaşık bir sayfa tutan bu küçürek romanları okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Yazarın anlatımına ve özgünlüğüne olan hayranlığınızı gizleyemeyeceksiniz. Her bir anlatıda biraz da olsa kendinizden izler bulacaksınız. Manganelli anlatılarının hiçbirine isim vermemiştir, bunun yerine onları birden yüze kadar numaralandırmıştır. Kim bilir belki de yazar her okurun kendi Centuria’ sına isim vermesini istemiştir. Bu bir sayfalık romanlarda yer, kişi, mekan ve zaman hepsi mevcuttur. Yazar karakterlerine isim yerine onları, kim oldukları belirsiz, tanınmayan kişilerle, fantastik varlıklarla, kişileştirilmiş soyut kendiliklerle anlatmıştır. Bambaşka, beklenmedik olayların, nesnelerin, perilerin, olağandışı olguların, biçimler ve durumların, kürelerin, boşluğun, yokluğun, girdapların, yaşayanlarla ölülerin, birbirleriyle iç içe olduğu, hem alışık olmadığımız, ama belli açıdan bakıldığında bizi şaşırtmayan bu dünyaları yazarı son derece düzenli ve özenli bir anlatımla, ama evrenine daldığımızda, barok bir dünya, iç içe geçmiş biçimlerin, eğretilemelerle yoğrulduğu, alegorilerin, ironinin bir üslupla sunuyor okurlarına. Anlatılar birbirini izlemeyen öykülerden oluşmakta ve anlatı kişileri de birbiriyle hiçbir biçimde rastlaşmayacak kişilerdir. Yazar her anlatının kendi kendine yetmesini düşündüğü için bu hususlara dikkat etmiştir. Bir söyleşisinde de yazar Centuria’ yı bir ayda yazdığını söyler. İtalo Calvino Manganelli için: " İtalyan yazını yirmi yıldır yoksunluğunu çektiği benzersiz bir yazara, her tümcesiyle eşsiz, dil ve düşünce oyunlarında tükenmez ve dayanılmaz bir yaratıya sahip artık.” diyerek yere göğe sığdıramamıştır. Şimdi sizi Centuria’nın muhteviyatı hakkında fikir sahibi olabileceğiniz, eseri özetleyici, beğendiğim birkaç anlatıdan alıntıladıklarım ile başbaşa bırakmak istiyorum. 3.anlatı “Son derece titiz olan bir adam ertesi gün öğleden sonrası için üç randevu vermiştir. Birinci randevu sevdiği kadına, ikincisi sevebileceği bir kadına, üçüncüsü de, kısaca söylersek, hayatını ve belki de aklını borçlu olduğu bir dostuna…” 23.anlatıda “Adam gün ağarmadan çok önce, suç işlemiş olduğuna inanmış bir halde uyanır.Uzun süredir rahat uyuyamamaktadır; sık sık uyandığı için uykusu bölünmektedir. Sabahları çoğu kez, çarşafları sanki saatlerce bir yılanın halkalarıyla boğuşmuş gibi buruşmuş kıvrılmış, darmadağınık olmuş bulur. Bütün bu geceler boyunca, bir suç işlemeye hazırlandığını, o gece de, korkunç ve acımasız girişimini gerçekleştirmiş olduğunu düşünür ve sonunda. Rüyalarının sık sık, gece sona erdikten sonra bile saatlerce kafasını kurcaladığı olur. Rüyada bir suç işlemiş, yaptığı hareketlerin korkunçluğuyla uyanmış ve onu bilinçaltının endişe dolu mezarlığında unutmuş olduğunu düşünür.Ama kaygı duygusunu, korku duygusunu, bir de, uzun, karmakarışık,içinden çıkılmaz ve kesin olduğunu sandığı bir rüya boyunca her kararına hiç kuşkusuz can katan güç duygusunu unutmamıştır. Belki de, diye üşünür, bu rüyadan sonra kabus görmeyecek ve huzur içinde dinlenebilecektir. Kim bilir belki de kendisi bu rüyada, gizimli ve güçlü bir kişinin buyruklarına göre hareket eden bir kiralıktır katildir. Nabukodonosor artık rüyalarda yalnız yaşamaktadır, ama gizliden gizliye korkunç suçlar işleten olmayı sürdürür. Öldürmüştür o, şimdi de kurtulmuştur. Kral ona artık bu gibi buyruklar vermeyecektir:uyuyanlar milleti bir kiralık kariller kabilesidir.” 30.anlatıda “Evli misiniz? “Hayır.” “Neden papaz olmuyorsunuz?” “İnanan biri değilim ki,” diye yanıt verdi adam. “Ama günümüzde kim böyle ki? Bakın, siz mucize yaratıyorsunuz: Matematikçi olsaydınız size mühendis olun derdim.” 48.anlatıda “Sessizlik hangi noktada bulunursa bulunsun, orada bir insan sesi gizlidir; ve de bu ses onu düşünür, onu inceler, onu inceden inceye yoklar.Eğer yokluk ile sessizlik birleşirse, onun anlayamadığı işaretlerle aralarında haberleşirlerse, o zaman ne olacaktır onun hali? Oh, doğduğu gün kentauros’un atmış olduğu ve şimdi kendisine ulaşan mızraktan korkmazi onu yaralama isteğiyle dünyanın içinden geçen yorgun düşmüş mızraktan kendini korumaz; ama acı, anlamsızlık ve ölüm olarak kendisi ile dünyanın merkezi olarak kendisini artık birbirinden ayırt edememesi onu allak bullak etmektedir.” 96.anlatıda “Rüya oburu bir adam o kadar çok rüya görüyordu ki, oturduğu konakta hiç kimse, onun denize ya da dağa gittiği tatil süresi dışında rüya göremiyordu.” Son derece titiz bir anlatımla kaleme alınan Giorgio Manganelli’nin bu romanını herkesin okumasını tavsiye ediyorum.
Centuria
CenturiaGiorgio Manganelli · Alef Yayınevi · 201614 okunma
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.