insan olmanın en yetkin özgünlüğü olan özgürlüğün; bir kişiye, bir topluma ya da bir kuruluşa emanet etmenin veya isteği karşısında sorgusuzca vermenin insanın kendi doğasına ne kadar aykırı olduğunu gösteren bu kitabın bir diğer açıklaması da;bireylerin belli bir zaman geçtikten sonra artık bu düzene sorgusuzca amade olmalı ve karşı gelmek için hiçbir eylemde bulunmamalarından söz etmektedir. oysa bu tiranlığın ya da yönetimin kişiye sunduğu ya da tiranlık değimiyle bahşettiği varlık sahası bireye veya topluma her an kaybedilme kaygısı içinde yaşatıldığı içinde devamlılığını sürdürmektedir. bu bağlamda bir karşı duruş hatta söylev bir kıvılcım gibi ruhları sardığında kişiyi ve toplumun ana eklemlerini harekete geçirip gücün karşısında adaletle durmanın ne kadar önemli etken olduğunu gün yüzüne çıkarmaktadır. bu açıdan özgürlük terk edilemez ya da devredilemez bir ruhtur. bu ruhu kaybedenin canlı bir varlık olduğu şüphesi akılda daima bir soru işareti olarak yerini koruyacaktır.