" ne manasız şey?.. ne diye gidiyorsun sanki? " diye söyleniyordu.
" asıl sen gidiyorsun , ben daha burdayım! " dedim.
Bu sözümü fark etmemiş göründü. Kolumdan tuttu.
" raif... şimdi ben gidiyorum! " dedi.
" evet... biliyorum! "
Trenin hareket saati gelmişti. Bir memur vagon kapısını örtüyordu. Maria puder merdiven basamağına atladı, sonra bana eğilerek, yavaş bir sesle, fakat tane tane :
" şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırsan gelirim... " dedi.
Evvela ne demek istediğini anlamadım. O da bir an durdu ve ilave etti :
" nereye çağırsan gelirim! “