Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

80 syf.
10/10 puan verdi
Genc-i Genç
Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil, yerli ve milli Jules Payot'tur. Ortak kaygılara mensup oldukları için böyle bir ifade kullanmayı kendimce hoş görüyorum. Nitekim Ali Fuad Başgil, Payot'un ve daha nicesinin kat be kat üzerindedir. İkisinin de kaygısı ülkelerinin gençleri ve talebeleridir. İrade Terbiyesi ve Gençlerle Başbaşa kitapları birbirleriyle ciddi benzerlikler teşkil ettiği için, biraz mukayeseli ilerlemek niyetindeyim. İrade terbiyesinin, ferah-feza endamlı bir anlatısı vardır. Ezber vaat eder ve motomot şekilde bünyenize monte edebilirsiniz. Fakat Gençlerle Başbaşa düşünce çağrışımlı bir üsluba sahiptir. Efdal olan da budur. Payot, kitabındaki temel meseleleri kitabın içine yaymıştır. Başgil ise son sayfalara doğru bütünlemiş ve maddeler haline getirmiştir. Efdal olan da budur. Payot, irade çevresinde ahlak kavramını işaret etse de; bu kavram üzerinde gerektiği kadar durmaz ve vurgulamaz. Belki de bu yüzden kişisel gelişim kitabı olarak adlandırıyoruz. Başgil ise ahlaki zemin üzerinden yorumluyor davranışları. Bu cihetle, mezkur kitaba "adab-ı muaşeret kitabı" dahi diyebiliriz. Efdal olan da budur. *** Ali Fuad Başgil, babacan bir dile sahip. Eğitimciliğin inceliklerini en ince ayrıntılarına değin incelemiş ve öğrencilerini birer inci tanesi olarak görebilmiş bir kimsedir. Anadolu babacanlığı sert mizacı gerektirir. Kitabın içindeki çoğu öğüt, şedid birer ihtar gibi gelebilir. Fakat en hayati olanları da bunlardır. "Dilini tut ve bil ki dil yarası bıçak yarasından daha kötüdür." gibi. Başgil'in birçok tavsiyesi ve önerisi, Hadis-i Şeriflerden, Kelam-ı Kibarlardan ve Atasözlerinden mülhemdir. Kitaptan efil efil yükselen adab-ı muaşeret esintisi buradan geliyor. Kitaba dair en büyük tebessümüm şu olmuştu; Kitabı ilk defa Gençlik ve Spor Bakanlığı (GSB) bünyesindeki Gençlik Merkezleri'nden birinde görmüş ve okumuştum. Oradaki okuma halkalarının başlangıç kitabı olarak geçiyor ve tüm ülke genelinde okutuluyordu. Tebessüm edişime vesile olan şey, kitabı gençlerden evvel yetkililerin okuması gerektiğine dair kanaatimdir. Okutanlar okumuyor, okusa bile yetkinlik sarf etmiyordu. Ali Fuad Başgil'in kıymeti döneminde bile bilinmemişken, günümüzde yeteri kadar istifade edilemiyor oluşuna artık şaşırmıyorum. "Allah duygusundan ve sevgisinden uzak bir terbiye yalnız fayda ve menfaat düşüncesine dayanır. Fakat din terbiyesi hasbi, karşılıksız ve ulvidir." diyen bir adamın, kendi döneminde "kıymet" künyesine mazhar olması, elbette abes olurdu. Ali Fuad Başgil'in İsmet İnönü ile olan "tatlı-sert" ilişkisine girmemek için, sıkı bir manevrayla kitabın son sayfalarına geliyor ve orada yer alan öğütlerin bir kısmını şuraya bırakıp, çekiliyorum: - Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. - Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. - Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi işi de kendine yeter. - Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hattâ bir fasıl üzerinde çalış. Tâ ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük İslâm mütefekkiri İmam-ı Gazali'ye İhya-i Ulum adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücuda getirdiğini sormuşlar: bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım, demiş. - Başladığın bir işi (Bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba ve vazifeye) başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir. - Bir günün işini (dersini, vazifesini) bitirdikten sonra ertesi günü ne işi yapacağına karar ver. Yahut, hiç olmazsa çalışmağa başlamadan evvel, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur. - Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumağa oturmadan evvel düşün ve çalışman için lâzım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Tâ ki, ikide bir kalem, kâğıt aramağa kalkıp ta dikkatin dağılmasın. - Çalışmağa oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol, ve dikkat kesil. Ve bütün ruhî ve bedenî kuvvetinle kendini işe ver. - Bir işe başlamazdan evvel o işi (dersi, vazifeyi, kitabı) en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bir surette nasıl yapmak, nasıl öğrenip etüt etmek mümkün olduğunu iyice düşünüp hesapla. - Çalıştığın bir iş (bir ders, bir kitap, bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevî zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, harpte zafer ve işte muvaffakiyet yılmayanındır. Sebat önünde güçlükler erir ve imkansız görünen, mümkün olur. - İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala. Her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeğe çalış. Bunun için de, meselâ, bir dersi, bir kitabı en basit elemanlarına, kısım, fasıl ve bahislerine ayır. Sıra ile her bahsi iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden öbür bahse geçme. Fasıllar ve bahisler üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma. - Devamlı ve ittiratlı çalış. Ve her gün aynı saatlerde behemehal çalışmağa otur. Çalışmayı uzun fasıla ile kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsen tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Tâ ki çalışma itiyadın körlenmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin. - Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile, asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas tutar. - Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur. - Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım, yetişir deme. Çalışmanın neticesine ve öğrendiğine bak. - Fikri çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir surette, günde iki üç saat bile kâfidir. Büyük İslâm feylesofu Ibni Sina, dünyaca meşhur olan Kitabuşşifa'sını her gün sabah namazından sonra Bağdat'taki bir caminin büyük kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhur İngiliz feylesofa Spencer, muazzam eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, bin iki yüz sahifelik eser veren Fransız edibi Emil Zola’ya bu muvaffakiyetinin sırrını sormuşlar: Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım demiş. - Sebat et, genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler. - Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeğe, bir kitabı okumağa koyulduğun zaman telâş edip sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren. - İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazan büyük zararlar doğduğunu unutma. - Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma. - Her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sahife oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişir. - Rastladığın edebi, felsefî bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hazinen zenginler hem de hafızan kuvvetlenir. - Çalıştığın bir dersin, bir kitabın fasıl ve bahislerini bitirdikçe, kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden hülâsa halinde not et. Bir dersi, bir suretle iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu bu suretle yazmaktır. - Bir dersten öğrendiğin, bir kitabtan okuduğun fasıl ve bahisleri arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekân işler ve öğrendiğin hazmolur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerini vuzuh ile ifade etme melekesi elde edersin. - Dikkat et: Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve manalı olsun. - Fikrî çalışmanın herkesin mizacına göre değişen verimli ve aziz saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları içinde öğleye doğru öğleden sonra, gece saatleridir. Kendini yokla ve senin aziz saatlerin hangileri ise, bunları hiç bir eğlenceye feda edip kaçırma. - Okuduğun bir kitapda rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri yerini ve sahifesini işaret ederek not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya ve bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hâzinesi olur. - Bir mevzu ve mesele hakkında bir yazı veya bir eser yazmağa karar verdiğin zaman, evvelâ, bu mevzu ve mesele üzerinde evvelce yazılmış eserleri oku. Tâ ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmiyesin. - Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrin yeni bir elbise giymişidir. - Her şeyden evvel, ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir. - Dil bilgisi bir gaye değil, bir vasıtadır. Asıl gaye olan, fikir zenginliğidir. - Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur. - Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan her birinin fayda ve zararlarını iyice hesapla. Faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et. - Bir işe öfkeli ve sinirli iken karar verme. Bekle öfken geçsin. Zira öfke ile kalkan zararla oturur. - Çok konuşma. Yerinde ve özlü konuş. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir. - Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma. Bil ki insanları en çok kızdıran ve gücendiren, cahilliklerinin yüzlerine vurulmasıdır. - Bir kimseye söz vermeden evvel iyi düşün. Fakat verdiğin sözden dönme. Sözden dönmek yalancılığın en çirkinidir. - Daima olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Olduğundan fazla görünmek isteyen, karşısındakilere kendisinin ahmaklığını göstermiş olur. - Kimseye karşı kin tutma ve kimsenin muvaffakiyyet ve saadetini kıskanma, fakat imren, sen de öyle bir muvaffakiyet ve saadete erişmeye çalış. İmrenmek terakkinin şartıdır. Kin ve kıskançlık ise, iç ferahlığının, sağlık ve saadetin iki azgın düşmanıdır. - Dost kazanmak için cömert ol. Bil ki hasisin dostu yoktur. - Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık sağlam olmaz. Zira paslı teneke lehim tutmaz. - Gençlik güzelliğine şans denilen kör kuvvet bile âşıktır. Gençliğini boş yere harcama, onu kıymetlendirmeyi bil. - Kadınlara hürmet et. Düşün ki, kadınlık insanlığın anasıdır. - Ana baba ahı alma. Ana baba ahinin zehirini içen kurtulamaz. - Yaşlıların tecrübesinden faydalan ve tecrübe edilmişi yeniden tecrübeye kalkışma, tâ ki pişman olmayasın. - Hayatta cesur ol. Fakat bil ki cesaret gözü kapalı tehlikeye atılmak değildir. - Kibirli olma. Kibirli insan sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendisinden uzaklaştırır. - Kendinden üsttekilere değil, kendinden alttakilere bak, rahat edersin. - İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğruların yardımcısıdır. - Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki, isabetsiz bir fikirden hareket ederek verdiğin karardan bütün ömür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün Ömrünce yolunu aydınlatır. *** Kitabın bendeki önemini belki şöyle ifade edebilirim: Bir gün nasip olur da Torun sahibi olursam, onlar için Osmanlıca'ya çevirmeyi ve Osmanlıca olarak okutmayı istediğim birkaç kitaptan biridir. Evet, o derecedir.
Gençlerle Başbaşa
Gençlerle BaşbaşaAli Fuad Başgil · Yağmur Yayınları · 202115,7bin okunma
··
255 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.