Gönderi

272 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Dorian'ın Ruhu
Güzellik nedir?, gençlik nedir?, sanat nedir?, haz nedir?, toplumsal kısıtlamalar ne derecede doğrudur?, tutku nedir?, kısıtlamalar gerekli midir?, iyi olmak ne demektir?, kötü olmak ne demektir?, güzellik mi iyilik mi daha önemlidir?, akıl nedir?, hedonizm nedir?, hayat ne için yaşanmalı?, insan kendinden neden bu kadar kaçar?, ruh nedir, günah diye bir şey gerçekten de var mıdır? Tüm bu soruları ve çok daha fazlasını derinlemesine ve çok güzel bir anlatım ile tartışan bir felsefik romandı Dorian Gray'in Portresi. Bir çok insan akıcı olduğundan, bir çırpıda bittiğinden söz etmiş. Şahsen bazı kitapların uzun uzun, düşüne düşüne, yavaşça sindirerek okunması gerektiğini düşünüyorum. Dorian Gray'in Portesi de bu kitaplardan birisi. Lord Henry, hayatını tamamen hazlar üzerine kurmuş olan, her şeyin gelip geçiciliğini savunan, hayatta birçok duygusu tatmış olan, ahlaki ve dinsel değerleri saçma bulan, güzelliği sadece güzellik için seven ve güzelliği her şeyin üstünde tutan aynı zamanda düşüncelerini inanılmaz etkili bir şekilde dile getirip herkesi etkileyebilen ve bundan da haz alan ve daha saymaktan yorulacağımız bir sürü özelliği olan derin ve net karaktere sahip birisi. Basil, yani ressamımız hayatında resimden ve sanattan başka hiçbir şeyi olmayan, güzelliği sanat için bir araç olarak gören, Dorian'daki saf, el değmemiş güzellikte kendi sanatının güzellik anlayışını sevmiş, Dorian'da sanatı, sanatın güzel olarak değerlendirdiği şeyi bulmuş ve portresini çizmiştir. Basil, sıkıcı bir insandır ve ressamlık dışında içinde enteresan bir şey yoktur. Hikaye ise genel olarak bu iki karakterin (çoğunlukla Henry'nin) saf ve işlenmeye hazır olan Dorian üzerindeki etkileri üzerinden ilerler. Düşünün ki: ruhunuz bir tabloya dönüşmüş, ruhunuzu etkileyecek tüm günahlar sizi değil tabloya etki ediyor. Hiçbir günahınız size hiçbir zarar vermiyor, hayatınızın sonuna kadar ilk doğduğunuz gündeki güzellikte ve saflıkta gözüküyorsunuz. O kadar güzel gözüküyorsunuz ki sizi görenler en küçük bir günah işlemiş olma ihtimalinizin olmadığını düşünüyor. Ruhunuzun eylemlerinizden etkisini bir tek siz görüyorsunuz ve bunu çok net bir şekilde, kirlenmemiş halinizle karşılaştırarak görebiliyorsunuz. Günahların cezasından mahrum olmak iyi midir kötü mü? işte bunları görüyorsunuz yaşıyorsunuz. Tüm hayatınız haz ile geçiyor. Fakat haz duygusunu haz yapan şey hazımsızlık veya güzelliği güzellik yapan şey çirkinlik veyahut da iyiliği iyilik yapan şey kötülük değil midir? Çirkinliği ve hayatın gerçeklerini yaşamadan güzelliği ve hazzı ne kadar bilebiliriz? veya bunlar bizi ne kadar süre tatmin edebilir?. Günahlardan cezalandırılmak da bir hazdır, suçlarınızı itiraf etmek sizi ancak o suçlardan arındırır. Günahlarınızı eyleme dökerseniz, günahlarınızın sonuçlarını yaşarsanız ancak o zaman onlardan zevk alabilirsiniz. Çirkinlik olmadan nihai güzellik olmaz. işte bunları görüyoruz Dorian Gray'in Portresinde. Her hazzın bir bedeli vardır ve gerçek bir birey olan insanlar bu hazlardan da bu hazların bedellerinden de pişman olmazlar. Henry bu bireyler arasındadır. Hazzı sever ona tapar bedellerini de öder. Fakat Dorian sürekli mutlak bir haz alarak yaşar, bir sürü kötülük işler fakat bu kötülüklerden cezalandırılmamak belli bir süre boyunca ona inanılmaz bir zevk verse de bir süre sonra içinde kendini cezalandırmak, suçlamak üzerine duygular oluşur. Tüm günahlarının toplandığı, tüm cefayı çekmiş olan ruhunun dışa yansımış nesne haline bürünmüş şeklini yani kendi tablosunu parçalar. Bu şekilde de ölür. Henry'nin de dediği gibi "İnsan ruhunu yitirdikten sonra dünyalar onun olsa neye yarar." İnsan kendi ruhunu tecrübe edemezse hayatın ne anlamı var ki? Dorian, maalesef ki kendi ruhunu asla yaşayamadı, uzaktan bakmak ve gözlemlemek dışında hiçbir etkileşime geçemedi.
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202374,2bin okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.