Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Altını çizdiklerim.
Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar olan insanlara katılıyorum. Kendi yarattıklarını cezalandıran ya da ödüllendiren, biz insanlarınkine benzer istekleri olan bir Tanrıyı benim aklım almaz. Bedeni ile öldükten sonra yaşayabilecek bir insan da düşünemem. Zayıf yürekliler, korku ya da gülünç bir bencillikle bu çeşit düşünceleri beslesinler istedikleri kadar. Hayatın sonsuzluğundaki sır ve gerçeğin akılları aşan kuruluşuna bakış, bir de tabiatta kendini gösteren aklın, ne kadar küçük olursa olsun, bir parçacığını kavramak için göstereceğimiz o içten çaba yetiyor bana. *** «Bir insan istediğini yapar ama, istediğini istiyemez» -Schopenhauer *** İnsanların yaptıkları ve tasarladıkları her şey duydukları ihtiyaçları gidermeye ve acılarını dindirmeye yarar. *** Çoğu zaman, önder, hükümdar ya da ayrıcalıklı bir sınıf, yeryüzündeki egemenliğini güçlendirmek için, ona dinsel görevler eklemiştir, ya da politik gücü elinde tutan sınıfla papaz sınıfı arasında bir çıkar ortaklığı kurulmuştur. *** İnsanın ahlaksal davranışı, başkalarının acısını paylaşmasına, eğitime ve toplumsal ilişkilere etkin olarak bağlanmalıdır. Bu davranışın dinsel bir temele hiç de ihtiyacı yoktur, insanların yalnız ölümden sonraki ceza korkusu ve ödül umudu ile kendilerini tutabileceklerini düşünmek insanlık için hiç de övünülecek bir şey değildir. İşte bu nedenlerden ötürü kiliselerin niçin bütün çağlarda bilimle savaştığını ve bilimden yana olanlara işkence ettiğini anlamak kolaydır. *** Ayrıca, tarih de gösteriyor ki, her topluluk ya Tanrının kendilerinden yana olduğuna inanıyor, ya da böyle olduğuna karşısındakileri inandırmağa çalışıyor. Bu da, sağduyuya dayanan bir anlayış ve davranışı güçleştiren bir durum. Daha ahlâklı ve aydınca bir tutumun gelişmesi yolunda girişilecek sabırlı ve açık sözlü eğitim çalışmaları, kanımca, daha mutlu bir yaşama düzenine giden tek yoldur. *** Çünkü kendi varlığına saygısı olan bir insan için hayat bu özgürlük olmadan yaşanmaya değmez. *** çünkü kölelik olumlu, sağlıklı her türlü gelişmeyi köstekliyen bir bataktır. *** İnsan bütün öbür canlılar gibi yaradılıştan gevşektir. Onu uyaran, dürtükliyen olmazsa, hemen hiç düşünmez, törelerine ve alışkanlıklarına uyarak bir otomat gibi yaşar. *** Bilim insan hayatını baştan başa değiştiren, dolaysız, daha çok dolaylı olarak bir takım olanaklar yaratır, ikinci yol eğitici bir nitelik taşır insan düşüncesini etkiler. Bunun etkisi üstünkörü bir bakışla görülmezse de, daha az derin değildir. *** Bugün köleliğin genel olarak ortadan kalktığını ileri sürebiliyorsak, bunu bilimin pratik sonuçlarına borçluyuz. *** Şimdi, bilimin insan düşüncesi üzerine yaptığı etkilere gelelim. Bilim öncesi çağlarda, yalnız düşünce ile, bütün insanlığın zorunlu ve kesin diye kabul edebileceği sonuçlar elde edilemezdi. Tabiattaki bütün olayların katı yasalara bağlı olduğu düşüncesi de kabul edilemezdi. Tabiat yasasının, ilkel bir insanın gözündeki bölük pörçük görünüşü perilere cinlere olan inancı beslemekle kalır. Onun için, ilkel insan, bugün bile, tabiatüstü ve sorumsuz bir takım güçlerin hayatına karışabileceği korkusu içinde yaşayıp durmaktadır. *** Sigara içmenin sağlığınız için çok zararlı olduğuna inanırsınız da, tiryaki olmaktan gene de alamazsınız kendinizi, Hayatı zehirleyen pek çok alışkanlıklar için geçerli bir yargı bu üstelik. *** 3. Bu inanç deneyde kendini gösteren yüce bir aklın derin duygusuyla birleşince benim için Tanrı kavramı olur. Herkesin anlayacağı bir deyimle buna «panteizm » denir. (Spinoza ) *** Dil olmasaydı, akıl gücümüz, gelişmiş hayvanlarla kıyaslandığında çok düşük kalırdı; bu yüzden şunu kabul edelim ki, hayvanlara karşı üstünlüğümüzü bir toplum içinde yaşamamıza borçluyuz. Birey doğumundan beri tek başına bırakılırsa, duyularında ve duygularında aklımızın alamayacağı kadar ilkel ve hayvanımsı kalır. Birey ne ise odur, varlığından gelme büyük bir erdemliği yoktur onun, besbelli. Maddi ve mânevi varlığı beşikten mezara giden büyük bir insan toplumunun bir parçasıdır o. *** Bütün eğitim sistemimiz bu kötülüğün acısını çekiyor. Aşırı bir yarışma tutumu aşlanan öğrenci, ilerideki mesleğine hazırlık olarak, kazanma başarısına tapınacak biçimde yetiştirilmektedir. *** Olup bitenlere karşı tutumumuz, büyük ölçüde, daha çocukken çevremizden, bilinçsiz olarak, kaptığımız düşünceler ve duygularla koşullanmıştır. *** Çünkü tekleri kalıplaşmış, kişisel özgenliği ve kişisel amacı olmayan toplum, gelişme gücü olmayan fakir bir toplum kalır. *** Bana kalırsa, bir okulda, en kötü şey korku, baskı ve herşeyi herkesten iyi bilir görünme yollarına baş vurmaktır. Böyle bir eğitim öğrencide sağlam duyguları, içtenliği, kendine güveni yokeder. Boyun eğen bir insan yetiştirir *** Beğenilme, görülme isteği sağlam, temiz bir itkidir, ama başkasından, okul arkadaşından daha iyi, daha güçlü, daha akıllı olarak tanınmak isteği insanı kolayca aşırı bir benciliğe düşürebilir, ki bu da hem kendisine hem de topluluğa zararlı olabilir. *** Bir karınca yuvasında nasıl tek tek karıncaların bir biriyle savaşması yaşamaları için zorunlu değilse, insan toplumda da teklerin yaşamak için birbiriyle savaşmaları şart değildir. *** Bir insanın değeri verdiğiyle ölçülür, alabileceğiyle değil. *** <<Eğitim, okulda öğrenilen herşeyi unuttuktan sonra geriye kalan şeydir.>> *** En başta gözetilecek şey bağımsız olarak düşünme ve karar verme yeteneğini geliştirmektir, özel bilgiler kazandırmak değil. Bir insan konusunun temel ilkelerini benimsemiş, kendi başına düşünmeye ve çalışmaya alışmışsa, mutlaka yolunda ilerler, üstelik gelişmelere ve değişmelere, inceden inceye özel bilgiler edinmiş öğrencilerden çok daha kolay ayak uydurur. *** sofuca kalıplar öğretmekle sağlanamaz. Hiç yanlış yapmadağı ileri sürülen sözümona örnek kişilerle ilgili hikâyelerin pek az değeri vardır. ...Genel olarak, sağlam bir toplumsal tutum öğrenmekle değil yaşamakla elde edilir. Paylaşılan bir anlayışın değeri ise, ancak uygulanırsa ortaya çık *** En geniş anlamı ile «aydın»ın ise daha büyük bir sorumluluğu vardır, çünkü belli bir eğitim görmüş olması yüzünden aydının kamu oyunu etkilemesi daha kolaydır. Bu da bizi zorba bir yönetime sürüklemek isteyenlerin aydınları ürkütmek ve susturmak için neden bu kadar çırpındıklarını açıklıyor. *** İnsana bir uzmanlık öğretmek yetmez. Bununla insan, doğrusunu isterseniz, işe yarar bir makine olur ama, tam, eksiksiz bir kişilik kazanamaz. Elde edilmeye değer bir şeye coşkunlukla yönelmesi gerekir onun. Bir güzellik ve ahlâkça iyilik duygusu edinmelidir. Yoksa, insan uzmanca bilgileriyle, dengeli bir biçimde gelişmiş bir insandan çok, iyi eğitilmiş bir köpeğe benzer. Komşusu ve topluluk karşısında bir tutumu olabilmesi için, insanların dürtülerini, özlemlerini *** İyi bir eğitim için ayrıca, bağımsız eleştirici düşüncenin de gençlerde geliştirilmesi önemlidir. Oysa, bu gelişme gereğinden çok şey okutularak büyük ölçüde kösteklenmiştir. Gereğinden çok şey okutmak, ister istemez, düzeyde kalmaya ve kültürsüzlüğe götürür. Öğretim öyle olmalı ki, sunduğu şey, değerli bir nimet sayılmalı, güç bir ödev değil. *** Çok eski bir sorunla karşı karşıyayız: Bu sorunu ilk ele alanlardan biri Platon'dur: insan sorunlarını çözümlemekte kendimizi içgüdülerimize ve soydan gelme tutkularımıza bırakmaktansa, aklımızı usumuzu kullanalım diyordu. *** Günümüzün zehirlenmiş havası içinde insanların sağduyusuna seslenmek boşuna olur bence, insanlar neye lâyıksa onu elde ederler sonunda. *** Bir çeşit kilise yöntemi haline gelerek bütün «müminler» de bağnaz bir hoşgörüsüzlük doğurur. Bu da kendinden olmayanları hain, aşağılık ve kötü insanlar olarak görmesine yol açar. Bir kere bu noktaya varıldı mı «imansızlar»ın eylem ve inançlarını anlamaya da imkân kalmaz. Böylesi katı inançların insanlığa ne kadar yersiz acılar çektirdiğini, eminim ki, tarihten biliyorsunuzdur.
·
239 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.