27 Ocak 1945'te Sansaryanhan'da
Güvenlik'teki soruşturma sırasında
Yaşamını onurlu bir biçimde yitiren
Gerçek insan, yiğit devrimci
Hasan Basri Alp'in Yüce anısına.
Bu milletin kendi çocuklarına yaptığı kötülüğü kimse kimseye yapmamıştır. Nasıl kıydınız o güzel insanlara, kurtuluş savaşından sonra kesintisiz her dönem yaşadı bu ülke bu acıyı, katliamı. Nesiller yok edildi, aydınlık gelecek yok edildi.
Biz neden ilerleyemiyoruz, neden olması gereken noktada değiliz sorusunun yanıtı işte burada. Kıyıldı fidanlara, suçları düşünmekti, faşizme hayır demekti.
Ölmeleri gerekmiyordu :(
Bir toplumun düşündükçe ilerleyebileceğini, tartıştıkça yanlışlarını göreceğini hiç bir zaman kabul edemedi bizi yönetenler. Eğitimsizliklerinden, bencilliklerinden, bireyselciliklerinden ilerici, eleştirel düşünceye hiç bir zaman tahammül edemediler.
Peki bir devrim nasıl olabilir, ileriye gitmek nasıl mümkün olabilir? Sovyetleri ele alalım. Sovyet devrimini ortaya çıkaran, benimseten, bilinci aşılayan, önceki dönemlerde oluşan entellektüel birikimden bahsedelim. Bu devrimi düşünsel anlamda hazırlayan Tolstoy ve Dostoyevski vardı. (Tolstoy da çok şikayet eder köylünün bilinçsizliğinden, vurdumduymazlığından.) Peki bizde kimler vardı?
Vedat Türkali düşünsel alanda bu ülkede büyük bir boşluğu dolduran büyük bir yazarımızdır. Olaylara sadece tek bir açıdan bakmayıp düşünceleri bin bir süzgeçten geçirerek okuyucunun önüne serip büyük resmi sunabilen başka bir yazar var mıdır ki? Her konuyu tarihsel gerçeklikler çerçevesinde değerlendirerek gerektiğinde acımasızca özeleştirimizi yapabilmek hepimizin boynunun borcudur. İşte bu ülkede eksik olan budur. Her daim ya karadır ya da beyazdır. Gri hiç yoktur, olamamıştır. Çünkü olanlar çarpıtılmış, hatalar gizlenmiş bunda da bir sakınca görülmemiştir. Güven bir roman kurgusu içinde yazılmış bir kitap olmasına rağmen gerçeğin ta kendisidir. Tarihsel bir belge niteliği taşır, devrim isteyen, solcu olduğunu söyleyen herkes bu kitabı- özeleştirilerle dolu bu kitabı- sinirlenmeden, kimseye küfretmeden, sindirmeye çalışmalı, ülkeyle ve kendisiyle yüzleştiren bir araç olarak görmelidir. Bugünleri yaşıyorsak, belki de bu zamana kadar kendimize karşı "Sahir" karakteri kadar dürüst olmamamızdan kaynaklanıyor bu. Kafamızı taşlara vurmamız gerekse de vuracağız. Geç kalmak hiç bir şey yapmamak kadar kötü değil.
Huzur içinde uyu Büyük Usta, Vedat Türkali, Abdülkadir Pirhasan!