Nought loves another as itself
Nor venerates another so,
Nor is it possible to Thought
A greater than itself to know:
And Father, how can I love you,
Or any of my brothers more?
I love you like the little bird
That picks up crumbs around the door.
The Priest sat by and heard the child,
In trembling zeal he siez’d his hair:
He led him by his little coat:
And all admir’d the Priestly care.
And standing on the altar high,
Lo what a fiend is here! said he:
One who sets reason up for judge
Of our most holy Mystery.
The weeping child could not be heard,
The weeping parents wept in vain:
They strip’d him to his little shirt,
And bound him in an iron chain.
And burn’d him in a holy place,
Where many had been burn’d before:
The weeping parents wept in vain.
Are such things done on Albions shore.
Tercümesi:
Kimse kendi gibi sevmez bir başkasını,
Kendi gibi saygı duymaz bir başkasına,
Mümkün değil Düşüncenin kendisinden
Daha büyük bir şeyi tanıması:
Daha fazla nasıl sevebilirim Baba,
Seni ya da kardeşlerimden birini?
Kapı önünde kırıntı toplayan
Küçük kuş gibi seviyorum seni.
Yakındaydı Rahip, çocuğu duydu,
Gayretkeşlikle yapıştı saçına:
Küçük ceketinden tutup sürükledi:
Herkes hayran oldu bu Rahipçe ilgiye.
Ve yüksek sunakta dikilip Rahip,
Dedi, Bakın hele küçük ifrite:
Akıl öğretmeye kalkıyor yargıca
Bizim en kutsal Gizemimizi.
Ağlayan çocuğu kimse duymadı,
Ana babası boş yere ağladı:
Yırttılar da küçücük mintanını,
Demir zincirle bağladılar onu.
Ve kutsal bir yerde yaktılar onu,
Pek çoğunu yaktıkları yerde:
Ana babası boş yere ağladı.
Albion kıyısında olur mu böyle.
Sayfa 106