İngiliz şair, ressam, oymabaskı ustası ve mistik.
Orta halli bir esnaf ailesinin beş çocuğunun ikincisiydi. Babası çorapçıydı ve okula gitmedi. Öğretmeni annesiydi ve o da okuma yazma bilmeyen karısı Catherine'in eğitimi -cenneti canlandırmak için bahçede çıplak bir biçimde Paradise Lost' u - ki tarafımızdan çoğaltılacaktır - okutabilecek kadar -üstlenecekti. On yaşında çizim okuluna gönderildi ve on dördünde James Basire adlı bir oymabaskı ustasının yanına çırak verildi.1779'da Kraliyet Akademisi'ne girdi ama ortamdan hoşlanmadı. Dinsel görüşlerinde kiliseye bağlı olmayan bazı aydınlarla birlikte Swedenborg tarikatına girdi. 1780'de Newgate Hapisanesi'ni yakarak otoriteye karşı nefreti gösteren asilerin arasındaydı. Kiliseye olduğu kadar devlete de karşıydı. 1784'de babasının ölümü üzerine çocukluğunu geçirdiği evin bitişiğindeki eve taşındı ve bir basımevi açtı. Kardeşi Robert'ı da yanına aldı.1787' de ölen Robert'ı sık sık düşlerinde görecekti.
Aklının görsel yanı hep ağır basmıştı ve tasarladıklarını canlandırabilme yeteneğine sahipti. Blake, imgeleri, sanki kafasının içinde değil, gözünün önündeymişçesine çok canlı bir biçimde aktarırdı. Şiirleri, elle tutulabilecek kadar canlı imgelerle doludur. Şiirlerini, yaptığı süslemelerle birlikte kendi bulduğu bir teknikle küçük bakır levhalar üzerine kazıyarak bastı ve elle boyadı. 20. Yüzyıl edebiyatı üzerine muhteşem bir etkisi olan Songs of Innocence ve Songs of Experience, dönemi için çok önemli yapıtlar olmasına rağmen hiçbir yankı uyandırmadı. Ölümünden 50 yıl sonraya değin bu iki kitabı hiç bilinmiyordu. Keskin gözlemleri olan, dürüst, dil ve çizim alanındaki büyük yeteneğini doğallıkla kabullenen olağanüstü bir kişiydi. Safra taşları yüzünden sağlığı kötüleşti. 70 yaşında Strand yakınlarında bir odada öldüğünde hala kitaplarını renklendiriyordu ve isimsiz bir mezara gömüldü.
Ne okudum ben? Beynimi hissetmiyorum, beynimi kaybettim. Öldü yok oldu...
Alla alla ne yaşadım ya ben az önce. Hâlâ etkisindeyim.
Kitap zaten kısa aslında pek uzun bir inceleme yazamayacağım.
Din ve Akıl..
Kitaba bakarsak akıl daha baskın geliyor.
Kitapta o kadar sarsıcı ve kendi cağını aşmış fikirler ve cümleler var ki. Kadın eşitliği, özgürlükçü yapısı. Lirizm ve felsefe iç içe.
Ve öğrendim ki hem filozof hem şairmiş.
Ah sevdim seni deli adam!
Kitap beni büyüledi. :)
Kimi yazarlar vardır, kitaplarını oldukça kolay okur ancak anlatmak istediklerini o kadar kolay anlayamaz, üzerinde düşündükçe düşünürsünüz.
William Blake
Oldukça karizmatik bir ismi var değil mi?
Şair, ressam...
İmgelerle yüklü yazdıkları.
Onun ismini ilk kez bir filmde duymuştum. Yanlış hatırlamıyorsam Kaybedenler Kulübü'ndeydi:
-Hiç satmayan
Kutsaldır yaşayan her şey çünkü.
*
*
Aforizmalar öyküler incil ve tevrat arasında köprü hikayeler. Bu sözler biz ne anlatıyor? Anlamak isteyen için azıcık sayfasına gizlenmiş bir okyanus. Heyben kadar alır taşırsın denizi. Bu sözler sihirli sözler azıcık şiir birazcık aforizma biraz öykü.