Livaneli'nin değimiyle kendisinin yazmış olduğu en politik roman olan Son Ada romanı; aydınlıkla başlayıp karanlığa gömülen, iyiyi temsil ederken kötülüğe dönüşebilen tüm insani olgu ve olaylar gibi ütopyanın bir distopyaya dönüşmesini anlatmaktadır(tabi insanı olayın içinde var eden ve empati kurmayı güçleştiren bir dil ile anlatılmaktadır)
Yeryüzünde adeta bir cennet olan bu ada kendisini önemli bir statüde gören bir şahsiyetin adaya yerleşmesiyle cennet olmaktan çıkıp dünyevi çıkarların, anlaşmazlıkların baş gösterdiği bir cehenneme dönüşür. İşte bu cehenneme dönüşme esnasında bizlere de demokrasi, anarşi,başkaldırı otorite, yasa, kural gibi kavramları tekrar hatırlatıp mukayese etmemize olanak sağlayacaktır.
"Evet ülke yönetmeyi siyasi, etnik ve dini grupları birbirine düşürmek olarak anlayan bir kafası vardı. Bunu yüksek siyaset olarak görüyordu."