Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
7/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Baş karakterimiz Naci bir üniversitede felsefe asistanı olarak vazife almış ve bu sayede yanlışı ayırt etmeye çabalayan biri. Bir gün askerliği sırasında gittiği köyün Husem Ağa'sı bunun üzerine ona "peki doğruyu buldun mu?" diye soruyor. Naci'nin içine ilk kez irşad tohumlarını da atıyor. Ancak tekâmülüne daha var. Bir de Husem Ağa'nın altın sarısı saçlara sahip saffetli ve narin bir kızı var ve bu kız Naci üstünde güçlü bir tesir yaratıyor. Bu tohumların filizlenmesine değin bir Belmâ var. Bu zat son derece zengin, akıllı ve Naci'nin sevgisine mazhar olmuş bir kişi. Ancak Naci bir türlü bu kadını yenip de gönlüne aşkını koyamıyor. Haliyle bir süre bunun sancısını çekiyor. Kadın çetin ceviz. Nihayet bunlar sona erdikten sonra Naci'nin irşad sürecini, Necip Fazıl'ın Mutlak Hakikat dediği Allah ve İslâm'a uzanan macerasını, bu yolda başvurduğu tasavvufu ve düşünce hayatındaki keskin dönüşümlerinin yanında, ihtida sürecinde Naci'nin şeytanla cebelleşmesi, içini istilâ eden vehim ordusuyla mücadelesi esnasındaki arayışlara tanık oluyoruz. Üstelik Naci'nin yazdığı ve üniversitenin kıymet vermediği bir tezi var. Naci bunu bastırdığı zaman Türkiye'de basın ve ilim çevrelerince zerre değer görmediği halde Batı'da müthiş bir sansasyon yaratıyor ve Milletlerarası Felsefe Cemiyeti onu konferans için çağırıyor. Yani bizim eleman yerden göğe yükselir gibi dünyaca hürmet gören bir tefekkür adamı oluyor. Bu sırada da İslâmî nizam, İslâm'ın devlete, cemiyete, ferde ve kadına bakışı gibi mevzulara dair izahatler veriliyor. Tabiî bu hikâyeye özenle sokulmuş bazı ihtiraslar, fikirler, garezler mevcut. Bana sorarsanız bunlar Necip Fazıl'a ait: Meselâ, Necip Fazıl'ın Paris'e tahsil almak üzere gittiğini ve orada bohem bir yaşam sürdüğünü biliyoruz. Naci'de böyle yapıyor. Üstelik sol'dan sağ'a keskin bir dönüş yapıp, dün "ahbap" dediklerine yarın "lânet" dediğini de biliyoruz. Kitaba başlarken bile Naci'nin solcu Mine hakkındaki şiddetli menfi görüşleriyle karşılaşıyoruz. Hatta kitap boyunca okuyucuya çizilen solcu resmi "ahlâksız, dinsiz ve cahil" kalıbı esas alınarak oluşturulduğu için de Naci'nin sık sık müthiş aşağılamalarını görebiliyoruz. Üstelik Husem Ağa'nın dolaylı yoldan harf devrimine dokunarak milletin dedesinden, atasından koparıldığı savı; medreselerin ilim mihrakı, üniversitelerin cehalet yuvası olduğu; İslâm'ın teşekkül ettireceği yeni nizamın cemiyetin dertlerine çare olacağı görüşleri de NFK'yı yansıtıyor. Yani tamamen otobiyografik bir roman olmasa bile ben Necip Fazıl'dan çokça izler gördüm. Bilmem siz ne dersiniz? Ayrıca kadına biçilen değeri muhtelif karakterlerin ağzından dinlerken "al birini vur ötekine" ruhuna girdim. Zira NFK'nın resmettiği "solcu kadın" imajı kadar bizim "irşada erenler" kısmının çizdiği kadın portresi de gerçekten acınacak halde. Meselâ, benim çokça duyduğum ve tasvip etmediğim, "kadın çok değerli olduğu için örtüyoruz", mantığı hâkimdi. Başta odaklanmakta zorlandım, ancak birkaç sayfa sonra her şey yerli yerine oturdu. Fena bulmadığım bir üslûbu vardı, ama çok sade de değildi. Ben bir sorun yaşamadım. Yine de ilk ve tek romanı olmasından mütevellit olsa gerek çok sürükleyici ve güçlü bir roman olduğunu düşünmüyorum. Salt fikrini ve hayatını beyana kalktığını gördüm. Bu bence romanı yer yer zayıflatan bir unsur. Önerecek kadar beğenmedim. İyi okumalar.
Aynadaki Yalan
Aynadaki YalanNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20175bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
707 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.