-Bilmiyorum. Ne düşünüyorsun?
-Düşünüyorum ki, annemle babam için yaşamak kolay! Babam altmış yaşında, gene de uğraşıyor, "çok yüzeysel" çarelerden söz ediyor, insanları iyi etmeye kalkışıyor, köylülere iyilik ediyor, kafayı çekiyor.. yani senin anlayacağın, yaşıyor! Annemin de durumu iyi: Bütün günü çeşit çeşit işlerle doludur; ahlarla, vahlarla, uğraşır durur, başını kaşıyacak zaman bulamaz. Ben ise...
-Sen ise?
-Ben ise düşünüyorum. İşte burada saman yığınının yanında yatıyorum... Vucudumun kapladığı daracık yer, geriye kalan boşluğun, benim bulunmadığım,benimle hiçbir ilgisi olmayan boşluğun yanında o kadar küçük kalıyor ki! Yaşayabileceğim süre de, benden önce var olan, benden sonra da sürecek olan sonsuzlukla ölçülünce o kadar önemsiz ki! Öyleyken, bu atomun, bu matematik noktanın içinde kan dolaşıyor, beyin çalışıyor, istekler doğuyor... Ne saçmalık! Ne boş şeyler!