Henüz yirmili yıllarının başındaydilar. İsteselerdi , daha farklı siyaset gutselerdi, hepsi devletin ya da özel sektörün en tepesinde olurlardı. Hepsi, iyi üniversitelerde, iyi bölümlerde okuyorlardı. Yarın korkuları yoktu. Eğer, isteselerdi, cepleri bpalya balya parayla dolardı. Devlet ihalelerini en tepeden alırlardı. Hata vekil, hatta bakan olurlardı, kim bilir. Ama onlar...
Amerikanci olmadılar. Din maskesini suratlarına geçirip, sonra da gidip kapitalizme meze olmadılar. İşçiyi, köylüyü, emekciyi sömürmediler. Türkiye'nin en özgürlükçü anayasasini savundular, korumaya çalıştilar, namuslari gibi. Vatanlarını sevdiler, Atatürk devrimlerini korudular.
Hal böyleyken anayasayı darmadağın eden bir hükümet, onları anayasayı ilgaya teşebbüsten idamla yargiladi. Hükümet diyorum, çünkü ortada mahkeme falan yoktu. Herşey göstermelik bir oyundu. Ve bu göstermelik tiyatronun sonunda üç vatansever, Deniz gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf aslan ölüm cezaları aldılar.
Onlara ait birçok kitap okudum. Hepsinden inanılmaz etkilendim. Onlarin ölüme giderken gösterdikleri cesaret, cellatlarina sehpada bile boyun egmemeleri, kararlılıklari, bu ülke için, uğrunda savaştıkları emekçiler için yaptıklarından hiç pişmanlık duymamalari beni her zaman gururlandirmistir. Kendilerinden sonra gelen neslin isim babaları olmuşlardır. Yıllar geçmiş, ama onlar hep hatirlanmislardir, hatırlanacaklardir.
Bu kitapta, Deniz Gezmiş'in kardeşi Hamdi Gezmiş'in, abisine dair çocukluğundan itibaren anılarını, anektotlarini, hiç yayımlanm amamis resimlerini ve mektuplarini bulacaksınız. Babaların çırpınışlarini, annelerin haykirislarini, kardeşlerin çaresizliğini okuyacaksınız. Deniz'i ve bir kuşağı daha iyi anlayacaksınız.
Bir şeyi daha anlayacaksınız. Nefreti, intikam duygusunu, kana susamışligi.