Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

288 syf.
·
Puan vermedi
Neme Lazım?
Çanakkale Zaferi'nin 106. Yıl dönümündeyiz. Zaferler hatırlanmalı ve anılmalıdır. Yalnızca cephesiyle değil, cephe gerisiyle; öncesiyle ve sonrasıyla bir bütün olarak anılmalıdır. Bendeniz bu şanlı zaferi aile cephesiyle anacak ve birkaç anekdot anlatacağım: Savaş bitmiş ve küffar donanması tornistan etmişti. "Savaşı kaybettik" hayıflanmaları arasında keskin bir ses "Hayır!" demiş ve eklemişti; "Bu savaşı biz kazandık!" Tüm mürettebat şaşkındı. Aynı ses devam etmişti; "Türklerin en büyük gücü, babalarından aldığı vatan ve iman öğretisiydi. Fakat bir nesil babasız büyüyecek. Çünkü babalarını katlettik. İşte o nesli yetiştiren bizler olacağız!" Nitekim öyle de olmuştu. Açılan okullar, yapılan devrimler tarih nezdinde bu sözü haklı çıkarmıştı. Şu hakikati teğet geçmek, akıl tutkunluğuna düçar kılar bizleri; Türkiye içe doğru sömürülmüştür. İslam adeta yasaklanmıştı. Seküler eğitim ve seküler telkin mütemadiyen pompalanmış ve zerk edilmişti. İddiamdaki iddia kat'idir ki; bu süreç herhangi bir İslam ülkesine tatbik edilseydi, İslam'ın esamesi kalmazdı. Fakat bizler bugün İslam'ı haykırabiliyoruz. İşte buradaki sır; aile mayasının sağlamlığıdır. Arif Nihat Asya'nın söylemiyle; "Bizler abdest almayı kitaplardan okuyarak değil, dedelerimize abdest suyu dökerek öğrendik." Aile mefhumu, bir toplumun en küçük yapı birimi değil; bir toplumun en büyük yapı taşıdır. Müdahale kabul etmez. Fakat bugün seküler argümanlarla ve -sözde- insan haklarıyla aile imha ediliyor. Evlilik değil, bekarlık özendiriliyor. Necasete düşse, necaseti kirletecek olan İstanbul Sözleşmesi ile; aileler ve aile kurmaya niyet edenler hizaya getiriliyor. Bugün dine karşı atılan her hamle aileyi hedef alıyorsa, son kalemiz işgal altında demektir. Bu cihetle diyebiliriz ki; Çanakkale Savaşı henüz bitmiş değildir. Cephe gerisinde yani mahremimizde devam eden bir savaş var. Seküler düzenin eğittiği ve yetiştirdiği bireylerin aile şuurundan bihaber olması, artan boşanmaların en büyük vesikasıdır. Halbuki İslamiyet'ten haberdar olan bir adam, ateşi çıplak elle tutmaktan çekindiği kadar çekinir eşine el kaldırmaktan. Yine aynı hassasiyete sahip bir kadın, közü ağzına almaktan çekindiği kadar çekinir eşine kem söz söylemekten, Vesselam... *** "Bekar insan noksandır!" cümlesiyle başlıyor kitabımız. Buna inancımız yerli yerindedir. Evlilik bahsine dair söylenmesi gereken şeylerin bolluğu, muhataplarımızın anlayış fakirliğiyle yarışacak derecede bereketlidir. Maddeye iman eden müşrik aileler, Uzza'nın gölgesine seriyor seccadelerini. Ve öyle kılıyor namazlarını. "Evi olmayana kız yok" söylencesiyle "çalışmayan kadın istemem" eblehçesi vuruşuyor canhıraş. Ve henüz nikahsızken; ateş topu bekarlıklar peydahlanıyor banknotla kundaklanmış sevilerden. 80 gram altın işlemeli beşikler imal ediliyor sonra. "Allah tez vakitte kiradan kurtulmayı nasip etsin" diye dua eden dudakların temennisi oluyor en görkemli düğün salonları. Bekar insanın noksanlığı, imrendiriyor evli insanların kredi borçlarını. "Evlenmeyi düşünmüyor musun?" soruları isabet ediyor taze mezun gençlere. Düşünüyor sonra o gençler. Fakat evlenmeyi değil, evlenmek için geçmesi gereken cendereleri düşünüyor. Ya kendi babasından, yahut evlenmeyi hayal ettiği kızın babasından işittiği nasihatleri titizlikle sıralıyor zihninde; "1. Askere gidene kadar geçici bir iş bulup, KYK borcumu ödemeye çalışacağım 2. Askerliği yapıp geleceğim 3. Mezun olduğum bölümle alakalı bir meslek bulacağım 4. Birikim yapacağım 5. Ev alacağım 6. Ailemin borçlarını ödeyeceğim 7. Ev borcu bittikten sonra düğün için birikim yapacağım 8. Sonra... Sonra şey yapacağım... Heh! Evleneceğim!" Bekar insan noksandır. Ve bekar insan, henüz şimdiden "üstü kalsın" diyen insandır. Zira evlilik denen şey, helal yoldan şehvet gidermekten başkaca nedir ki? Zina günah fakat sokakta bedava.. Ne de olsa tövbe kapısı kıyamete kadar açık. Uslanınca bir ara tövbe edilir nasılsa.(!) *** Eskiden ciddi bir müessese olan evlilik, dinlenme tesisine büründü. Tesisler de yorar insanı. Yorulan avukatta alıyor ikinci soluğu. Buna ısrarla "erkek şiddeti" diyenlerin alnının çatına fısıldıyorum; "Bu yalnızca iman eksikliğidir." Evlilik için bin bir türlü maddiyat talep edenler; "İslamiyet'te aile üzerine kaleme alınmış en az 5 kitap okumadıkça ben seninle evlenmem" diyemiyor. *** Aile Saadeti kitabının, bu alanda yazılan en iyi kitap olduğunu işitmiştim. Okuduktan sonra da bizzat müşahede etmiş oldum. Saadet kavramı üzerinde birazcık durmak istiyorum. Aile saadeti demek, aileyle her an mutlu olmak demek değildir. Nitekim bu muhaldir. Takdir edilir ki; birey tekil olarak da hiçbir zaman aynı duygu mahallinde sebat edemez. Aile saadeti demek, aile huzuru demektir. İnsan hüzünlü bir anında da yaşatabilir huzuru. Ve huzur ancak itminan ile elde edilir. Mutmain olduğunuz bir evlilik, her şartta ve koşulda size direnme takatini verecektir. Mutmain olmak ise razı olmaktan geçer. Evliliğin rıza makamı ise "eşini razı edemeyen, Allah'ın rızasını kazanamaz" düşüncedir. Evlilik ciddi bir eylemdir. Mesuliyettir. Lakin bekarlık daha büyük ve daha tehlikeli bir sorumluluktur. Yuvasını Ahkam-ı İlahi ile inşa etmiş, her bir sütununu Efendimiz (ASM)'ın sünnet-i seniyyesi ile donatmış bir ailenin çökmüşlüğü henüz vaki değildir. Zira kireç sağlamdır, maya sağlamdır, sütun sağlamdır. İşte bu kitap, aile saadetine çıkan yolun işaret levhalığını yapıyor. Evlenmeden önce muhakkak okunması gereken ama evlendikten sonra da sık sık mütalaa edilmesi gereken bir kitap. Evine saadeti buyur edebilmiş ailelerin huzuru dolsun yüreğinize.. Ailesini geride bırakıp cepheye gidenlerin ve geri dönmeyenlerin aziz ruhları şâd olsun. Measselam..
Aile Saadeti
Aile SaadetiSeyyid Muhammed Saki Elhüseyni · Semerkand Yayınları · 2022646 okunma
··
1 artı 1'leme
·
1.119 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.