Evvet merhabalar!
Sonunda kitabı bitirebildim hayır hayır sıkıcı olduğundan değil bu uzun sürmüşlük. Hayatın karmaşasında sürüklenirken sanki eski çağlara dönüyor yazı yazmak ve okumak gelmiyor aklıma. Ama yine döndüm yazıyı kendimce tekrar icat ettim:)
İnceleme yazmak benim için küçük bi korku yaratıyor beynimde. Ya diyorum ya çok saçmalarsam ve insanları yanlış yönlendirirsem... Bu yüzden incelememin burasında okumayı kesebilirsiniz sadece kendimce bana hissettiren ve anladıklarımı aktarmaya çalışacağım.
Bu kitap bir tarihi roman. Tarihi roman okumayı pek sevmem bunu bilmeden okumam önyargı oluşturmamı engelledi:)
Yazarın sonsözü var ve yazılışındaki titizliği her detayı ince eleyip sık dokuyarak yazması kitaba saygımı arttırdı. Kitap nakkaşların hayatını o anki atmosferi anlatıyor. Bir tarihi romanda en zor şeylerden biri 1.tekil şahıs ağzından anlatılması bana kalırsa. Çünkü o tarihi derinden hissetmen düşünceleri iyice kavraman gerekiyor. Ama okuduğumda bana düşüncelerden hiçbiri bir bayağılık yaratmadı. Orhan Pamuk bence bu işi başarıyla tamamlamış.
Eğer bir üsluba sahip olursan bu bir günah mıdır? Üslup nakkaşlığa göre bir ayıp sayılıyor. Frenk usulünü taklit etmek islamiyetten uzaklaştırıyor hissiyatı veriyor o dönemlerde. Sanata çok büyük bir saygı var. Ama bu saygı korkuyu da beraberinde getiriyor. Hatta bu korku bir cinayet işleyecek kadar ileri kaçıyor. Evet kitabımız aslında bir cinayetle başlıyor. Ve kitabın sonuna kadar katilin kim olduğunu anlamaya çalışıyorsun. Aslında belki kafa yorsam katilin kim olduğunu bulabilirdim. Ama buna kafa yormak istemedim karakterlerle birlikte aynı şeyi hissetmek istedim.
Bir yandan kahvehanelerde verilen fetvaların halkı galeyana getirmesiyle bir yandan kendi vicdan azaplarıyla bir yandan arzularını ve şehvetlerini içlerinden tutamamalarıyla şekilleniyor bu masalsı romanımız.
Daha diyeceğim şeyler var ama kendimden biliyorum çok uzun incelemeler biraz gözümü korkutuyor:) Kısaca kitabı beğendiğimi söyleyebilirim. Mutlu ve sağlıcakla kalın efenim...