Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
𝑻𝒐𝒍𝒔𝒕𝒐𝒚'𝒖𝒏 𝑮𝒊𝒛𝒍𝒆𝒏𝒆𝒏 𝑲𝒊𝒕𝒂𝒃𝒊 𝑯𝒛. 𝑴𝒖𝒉𝒂𝒎𝒎𝒆𝒅, tarih 15 Mart 1909'u gösterdiğinde, Azerbaycan kökenli General İbrahim Ağa ile evli olan Rus asıllı Bayan 𝘠𝘦𝘭𝘦𝘯𝘢 𝘝𝘦𝘬𝘪𝘭𝘰𝘷𝘢'ya yazmış olduğu, karşılıklı mektuplaşmalar halinde gün yüzüne çıkmış, ancak Rus aydınları tarafından Tolstoy'un ilahi bir kuvvete sahip olması ile, Tolstoy'un İslâmiyete ve onun peygamberi olan Hz. Muhammed'e duyduğu muhabbet ve dile getirdiği "Eğer insan, seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her Hristiyan ve her bir insan, şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği; tek Allah'ı ve O'nun Peygamberini kabul ederdi." ifadelerinde, Rus halkına tesir etmesi ile Rus halkının İslâmiyet'e karşı uyanacağından tedirginlik duydukları merak ve ilginin, Rus toplumu içinde İslâm'a güçlü bir akım başlatabileceği düşüncesi ile, Tolstoy'un Çarlık döneminde derlemiş olduğu 'Hz. Muhammed'in Hadisleri' adlı risalesi, KGB gibi Rus istihbarat birimlerinin gizli tutmaya, unutturmaya ve basılmasına engel oldukları kitapçık, diğer kitaplarıyla birlikte 1909'da yayımlanır ve böylelikle Tolstoy, Rus halkını Hz. Muhammed'in hadisleri ile tanıştırmış olur. Hadislerden seçmiş olduğu 'fakirlik' ve 'eşitlik' gibi temaların Rus halkına ve onları aldatanlara bir ders niteliğinde olmasına özen gösterir. Ancak S.S.C.B (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) döneminde Tolstoy'un eserleri tekrar tekrar basılır iken, 'Hz. Muhammed'in Hadisleri' derlemesi katiyen yayınlanmamış, sansür yemiştir. Bu sansürcü yaklaşıma bir örnek gösterecek olursak; 1978 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti'nin en büyük dergisinde Tolstoy'un derlemiş olduğu bu risalenin giriş bölümüne ek olarak Türk asıllı bir Generalin eşi olan 𝘠𝘦𝘭𝘦𝘯𝘢 𝘝𝘦𝘬𝘪𝘭𝘰𝘷𝘢'nın Tolstoy'a yazdığı mektubu, Azerbaycan Türkçesi'ne çevrilerek yayınlatılmak istenir, ancak Bakû sansür kurulu yayına izin vermez. Sebep ise, Tolstoy gibi bir dâhi Rus yazarın İslâm dini ve Hz. Muhammed için yüksek ve olumlu fikirler dile getirmesidir. Redaktör bu yazı dolayısıyla derginin yayınını uzun süre geciktirir ve izin için bu kez Moskova'ya başvurulur. Oradan 'Yayınlanabilir.' yanıtının gelmesi ile risale ve mektuplar meşakkatli uğraşların sonucu okurla buluşur. ↪ Bahsi geçen mektuplarda 𝘠𝘦𝘭𝘦𝘯𝘢 𝘝𝘦𝘬𝘪𝘭𝘰𝘷𝘢, dönemin Rusya'sında, çocukların, kendi halkının (Azerbaycan-Türk) huzuru için İslâm'ı kabul etmek istemeleri halinde; anne ve baba farklı dine mensup dahi olsalar, çocuklarının din değiştirmeleri hususunda baskı yapamayacaklarının hükmüne istinaden, 𝘠𝘦𝘭𝘦𝘯𝘢 𝘝𝘦𝘬𝘪𝘭𝘰𝘷𝘢 çocuklarının kimliklerine hangi dini yazdırmasının daha iyi olacağını, düşüncelerine büyük önem verdiği çağdaşı Tolstoy'a bildirerek "Bu konuda ne tavsiye edersiniz? Acaba ben ne yapayım" diyerek danışmaktadır. Günümüzde hâlâ merak uyandıran Tolstoy'un dini görüşü, nazarımca 𝘠𝘦𝘭𝘦𝘯𝘢 𝘝𝘦𝘬𝘪𝘭𝘰𝘷𝘢'ya vermiş olduğu yanıtın içerisinde mahfuzdur. Yanıt mektubunda "Muhammediliğe, Provoslav (Rusya'da Hristiyanlığın bir kolu) dininden daha fazla önem verilmesine bütün kalbimle katılıyorum. Benim için Muhammedilik, Haça tapmaktan (Hristiyanlıktan) mukayese edilemeyecek kadar yüksekte duruyor. Müslümanlığın kendine has görünüşüne göre kilise Hristiyanlığından kıyas kabul etmez derecede üstün durması, bende hiçbir şüphe doğurmuyor. Eğer ki, bir kimsenin karşısına kilise Hristiyanlığı veya İslâm dinine girme hakkında bir tercih koyulsa, o zaman her bir akıllı adam, hükümleri bir Allah'ı ve peygamberi olan İslâm dinini, şüphesiz ki üstün tutar. Bu başka türlü de olamaz." ifadelerini kaleme alır. Tolstoy'un, 𝘠𝘦𝘭𝘦𝘯𝘢 𝘝𝘦𝘬𝘪𝘭𝘰𝘷𝘢 ve ailesi için bir ıstıraba son verici nitelikte olan mektubunun akabinde Tolstoy'un cevabı 𝘝𝘦𝘬𝘪𝘭𝘰𝘷𝘢 ailesi için bir hüküm gibi okunup, kanun gibi kabul edilir. Karşılıklı mektuplaşmaların ardından Tiflis'teki Zagafgaziya Ruhani İdaresi, general İbrahim Ağa Vekilov'un evlâtlarını Müslümanlığa kabul etmiş ve bu arada Müftü Mirza Hüseyin Efendi Kayıpzade'nin imzası ile resmî senet verilmiştir. Çocuklarının adını da değiştirip; Boris isimli oğlu Faris, Qleb ise Galip olarak resmileştirilmiştir. Lev Tolstoy'un, 𝘠𝘦𝘭𝘦𝘯𝘢 𝘝𝘦𝘬𝘪𝘭𝘰𝘷𝘢'ya yazdığı mektubun aslını 𝘠𝘦𝘭𝘦𝘯𝘢'nın oğlu Faris'de, 1978 yılında Moskova'da Lev Tolstoy adına açılan müzeye vermiştir. Mektuplar, müzede hâlâ sergilenmektedir. Üç bölümden oluşan 𝑻𝒐𝒍𝒔𝒕𝒐𝒚'𝒖𝒏 𝑮𝒊𝒛𝒍𝒆𝒏𝒆𝒏 𝑲𝒊𝒕𝒂𝒃𝒊 𝑯𝒛. 𝑴𝒖𝒉𝒂𝒎𝒎𝒆𝒅, üçüncü bölümde ise 'İtiraflarım' başlığı altında Tolstoy'un zihnini vida gibi oyan, hayatını bir ıstıraba çevirip, zihninde intihar düşüncesinin dahi vuku bulmasına neden olacak kertede "Ben neyim?", "Ne için yaşıyorum?" ve "Nasıl yaşamalıyım?" suallerini tekrar tekrar içgüdüsel olarak kendine sorması ve bu sorulara yanıt arayışının müşkülatına ayna tutarak, ilk evvela suallerine akla dayalı cevaplar aramasının neticesinde ağzından şu ifadeler dökülür: "Akıl yoluyla elde edilen bilgi, yaşamın anlamını inkâr etmektedir. İnsanlığın büyük bir bölümü, anlamı akla dayandırılmamış bilgide görmektedirler. Akla dayandırılmamış bu bilgi ise inançtır; yani benim reddetmem gerektiğine inandığım inanç; bir Tanrı'ya, dünyanın altı günde yaratılmış olduğuna, şeytana, meleğe ve benim aklımı kaybetmediğim sürece kabul edemeyeceğim her şeye duyulan inanç." Tolstoy, akla dayalı bilgiye başvurduğunda hayatın saçma bir şey olduğunu kabullenmeye sürüklenmiş, yaşamı durmuş, donuklaşmış ve onu yok etme arzusuna kapılmıştı. Ne için yaşamakta olduğunu bilmek istemiş ve bu amaç doğrultusunda kendisi dışında her şeyi araştırmıştı. Böylelikle farklı konulardan pek çok şey öğrenmiş ama asıl ihtiyaç duyduklarına dair hiçbir şey bulamamıştı. Bu defa suallerinin yanıtını felsefî bilimlerde aramaya koyulmuş, burada da kendisi ile aynı durumda olan ve niçin yaşıyorum sorusuna cevap bulamayan insanların düşünce yapısını irdeleyerek, kendisinin de bildiği şeyden başkasını öğrenememişti; yani, insanın hiçbir şey bilemeyeceğinin bilgisi. Bir türlü sorularına yanıt bulamayan, deyim yerindeyse bir çıkmaz sokağın eşiğinde olan Tolstoy, hayatına son verme düşüncesine daha da saplanıyor, bu düşünceler nedeniyle hüzünlü bir duygu ile dağılıyordu. Tolstoy, o zamanlarına dair "Eğer bu duyguya bir isim vermek gerekiyorsa 'Allah arayışı' diyebilirim" itirafında bulunuyor. Ve eğer kendisi var ise, bunun sebebinin Allah olduğu bilgisine erip, iradesine tâbi olduğu bir gücün var olduğunun bilince ulaşınca yaşamın imkânını hissetiğini ifade ediyor, "Gördüm ki, ben yalnızca Allah'a inandığımda yaşıyordum." diyerek, yaşamın anlamını kavramak için kendini akıldan kurtarıp, o döneme kadar kendisi için biricik ve kesin sayılan akla dayalı bilginin yanında, bütün insanlığın akıl dışında bir başka bilgisi olduğu gerçeği ile yüzleşerek, insana yaşama ve yaşamını sürdürme imkânı veren yaratıcıya olan inancın idrakına ve bilgisine erişiyor
Hz. Muhammed
Hz. MuhammedLev Tolstoy · Karakutu Yayınları · 20104,658 okunma
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.