"Neyini anlatayım size bu garip Orhan Veli'nin""Bir fakir Orhan Veli'yim;
Veli'nin oğluyum,
Târifsiz kederler içinde.."
Neyini anlatayım size Orhan Veli'nin?
Birçoğumuzun hayatına tesadüfen girmiş, tam da yaşamak istediği gibi, güzel karşılaşmalarla ve içten, tanıdık bir duyguyla bir parçamız olmuş, şiirin tanımını bile değiştirmiş bir şair olduğunu mu?
Güzel bir aşık, keyifli bir işsiz, hep çocuk, daimi muzip olduğu mu?
Örneğin, beş yaşında yanma tehlikesi geçirdiği ve uzun süre tedavi gördüğünü; dokuz yaşında kızamık, on yedi yaşında ise kızıl hastalığına tutulup, kız kardeşlerinden Ayşe Zerrin'in henüz 1 yaşındayken hayatını kaybettiğini mi?
Yedi yaşındayken Halife Abdülmecit’in Yıldız Sarayı‘nda düzenlediği bir düğünde sünnet edildikten daha sonra günlerce açlık ve işsizlikle mücadele etmek zorunda kaldığını mı?
Arkadaşlarıyla çıktığı yolda, şu an hepimizin hayranlıkla okuduğu şiirler için çoğu insan tarafından "Şiir müsveddesi" olarak ilan edilmelerini mi?
Bu âşık, bu şair, bu çocuk, bu parasız pulsuz adamın gerçekten yaşamı gibi tesadüfi, sıradan ve kaygısız bir şekilde yaşama veda etmiş olmasını mı?
Çalıştığı dergi olan Yaprak‘ın kapanmasının ardından İstanbul’a geri döndüğünü, aynı yıl 10 Kasım’da bir haftalığına geldiği Ankara’da, belediyenin kazdığı bir çukura düşüp başından hafifçe yaralandıktan sonra alkol zehirlenmesi yaşadığı zannedilip tedavi görmesinden sonra beyin kanaması geçirdiğinin, ondan öldüğünün anlaşılmasını mı?
Şiiri vasiyeti kabul edilerek Aşiyan mezarlığına defnedilen şair için, Boğaz’a karşı bir de ufak heykel yaptırıldığını, bu heykelde Boğaz’ı seyreden şairin yanına bir de küçük martı konduğunu, ağaçların içerisinde sonsuza dek huzurlu hülyalarına dalması tasavvur edilmiş olmasına ancak son zamanlarda heykelin etrafı sac levhalarla kapatılmış, çevresindeki yıllardır oranın yerlisi olan ağaçlar ise tek tek kırmızı boyayla belediye tarafından kesilmek üzere işaretlenmiş olmasınu mı yoksa Füniküler İstasyonu yapımı için orada gerçekleşecek ağaç ve çevre kıyımına, hiç değilse Orhan Veli’nin hatrına biraz karşı çıkamadığımızı mı anlatayım? Neyini anlatayım bu Garip şairin size? Hepsini geçtim hâlâ tam olarak hakettiği değerin verilmemesini mi anlatayım? Ben en iyisi hiçbir şey anlatmayım. Çünkü o zaten kendini anlatmıştı:
"İstanbul'da, Boğaziçi'nde,
Bir fakir Orhan Veli'yim;
Veli'nin oğluyum,
Târifsiz kederler içinde.."
Eğer incelemeyi buraya kadar okuduysanız ardından bir tane de Orhan Veli şiiri okur musunuz? Elinizde kitabı yoksa özelden yazın ben size herhangi bir şiirinin fotoğrafını çekip yollayabilirim. İyi geceler dilerim dostlarım, Orhan Veli'li geceler..