Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

232 syf.
·
Puan vermedi
·
29 saatte okudu
Dışarıdan baktım bir yeşil türbe; içine girdim estafurullah tövbe
Bana kattığı bütün detaylar olmasa bile ilk defa duyduğum bu hoş deyim için kitabı okumaya değermiş. Şu deyimdeki inceliğe, espriye, bağlaştırmaya, ölçü ve kafiye ile oluşturulan müzikaliteye bakın bir! Edebi eserler arasında yaptığım bu kurgu dışı okuma bana o kadar iyi geldi ki bu tarz kitaplara ilgi duyanlar için birkaç şey yazmak istedim. Öncelikle belirtmek isterim ki dilimiz ile ilgili okuduğum bu tarz kitaplar ne kadar verimli olsa da beni huzursuz ediyor. Türkçe zaten gözümüzün önünde günden güne fakirleşiyor, yozlaşıyor. Bu gerçek insanı ayrı bir strese sokarken yazarlar da genelde bir koruma içgüdüsü ile kötümser bir havada yazıyorlar ve övme çabası göze çarpıyor. Bu kitapta ise yine aynı bilinçlendirme ruhu hakimdi ama var olan durumdan yakınmaktan çok kimi zaman farkında olduğumuz kimi zaman olmadığımız dilimizin zengin olanakları tespit edilmişti. Dil konusunun kendisine de meraklı olduğum için böyle bir anlatımda edebi bir eserden aldığım hazzı aldım diyebilirim. Bugün geldiğimiz durumda dilimizle ilgili yapılan bütün çalışmaları değerli buluyorum. Ama bir okur olarak anlatım tarzının üzerimdeki etkisini de belirtmek istedim. Dil, edebiyatla, felsefeyle, eğitimle uyumlu olduğu kadar gelişir ve yaşar kanısında olan yazarın temel amacı Türkçenin gelişmeye çok uygun, zengin bir dil olduğunu bize göstermek bana göre. Eser üç ana başlıktan oluşuyor: 1.Türkçenin Zenginlikleri 2.Anadolu Ağızlarındaki Zenginlikler 3.Türkiye Türkçesinin İncelikleri Eserin anlatımı zaman zaman ağırlaşıyor. Türkçenin eski dönemlerinden , bugün kullanımda olmayan ek ve sözcüklerden bahsediliyor. Soyutlama, bağdaştırma, ad aktarması gibi terimlere sık sık başvuruluyor. İstenen verimin alınması için zannımca bu konulara hakim olmak gerekiyor. Genel anlamda konuya ilgi duyanlar için sürükleyici ve eğlendirici bir eser olduğunu söyleyebilirim. Bu kısımdan sonra eseri biraz özetlemek biraz da bende kalan bilgi ve etkilerden bahsetmek isterim. Öncelikle Türkçenin Arapça ve Farsça etkisine girmeden önceki durumuna değinilmiş. Bugün günlük konuşmamızda o kadar çok kelime var ki bu dillerden. Mesela tümceleri bağlamakta kullandığımız ama, fakat, lakin, çünkü, eğer, ki gibi sözcükler Türkçe değil. Yazarın belirttiğine göre bu sözcüklerin dile yerleşmesi bir eksiği kapamak için değil tercih sonucu meydana gelen bir durum. Buna kanıt olarak Türkçenin ilk yazılı kaynakları olan Orhun Yazıtları ve Yenisey Yazıtları'nda bu sözcükleri karşılayan sözcükler olduğunu tespit ediyor. Sözcük düzeyinde zenginlikten bahsederken doğadan ne derece faydalandığımızı görüyoruz. Renk adlarının kökeni belirtilerek bu durum örneklenmiş. Başka bir çalışmada denk gelmiştim: Türkçede sadece yeşilin tonları ile ilgili kırk küsür sözcük varmış. Ayrıca bugün Anadolu ağızlarında sadece koyunun yaşı, cinsi, bedensel özellikleri ile ilgili 80 sözcük tespit edilmiş. Bu bilgi beni çocukluğuma sürükledi. Çocukluğumda koyunculuk yapardık, dedem ve babannem yazarın belirttiği gibi çeşitli isimlerle çağrırlardı koyunları. Tabi burada Türkçede eklerin bolluğunu ve gücünü hatırlatmadan olmaz. Bugün türetmede görevli olan 191 tane ek tespit edildiği belirtiliyor. Bu durum diğer diller göre hayli fazlaymış. (Örneğin Almancada 60 tane) Sözcük türleri üstüne güzel bir değerlendirme vardı: Bir sözcük cümledeki yerine göre nasıl sıfat, ad, zarf, bağlaç vs. olabiliyor? Çoğumuzun dilbigisindeki en büyük baş belalarından biridir bu konu. Türkçenin kendine özgü güçlerinden olan ekeylem, somulaştırma, bağdaştırma konularından bahsedilen kısımlar bana çok şey kattı. Benim daha önce üzerinde durmadığım kavram anlanı zenginliğinden de bahsedilmişti: #112428002 Sözdizimsel zenginlinlik kısmında gördüm ki tek soruya yaklaşık olarak aynı anlama gelen ne çok cevabımız varmış: #112482877 Bir başka zenginliği kitaptan alıntılamak isterim: "Türkçenin zengin anlatım yollarından biri, bir olayın,bir eylemin gerçekleşmesine çok yaklaşıldığını anlatan ancak gerçekleşmediğini belirten ve aralarında küçük ayrımlar bulunan sözcük ve sözcük öbeklerinin kullanımında görülür." Örneğin: Neredeyse, az kalsın, az daha, geldi gelecek, bitti bitecek, akşama sabaha, ha bugün ha yarın, ...e ramak kaldı... Sanırım en çok atasözleri, deyimlerimizin anlatıldığı ve örneklendiği kısımlardan keyif aldım. Ben zaten bir kitaplık anlamı bünyesinde toplayan atasözleri ve deyimlerimize hayranım. Özellikle kinayeli, nüktedan olanları ayrı bir severim. Deyim oluşturmada en çok organlarımızdan faydalanıyormuşuz. İçinde "göz" sözcüğü geçen yaklaşık 200 deyimimiz varmış. Kulak, burun, ayak gibi organlarla kurulanlar da hayli fazla. En çok atasözü ise "evlenme" konusundaymış. Bir de belli bir durumda söylenen kalıp sözlerimiz (üstünüze afiyet, ayıptır söylemesi) ve belli bir incelikle oluşturulan bileşik sözcüklerimizi (şıpsevdi, albeni ) hatırladım. Kılıbık ( Kıl+ ibik) sözcüğünün kökenini de burada öğrendim ve anlatmaya çalıştığını bir daha unutmam sanırım. Atasözleri, deyimlerdeki ölçülü, kafiyeli, müzikli söyleyişe; çift anlamlılığa, espriye, alışılmamış bağdaştırmalara da parmak basıyordu yazar. Binlerce yıllık belleğin ürünü olan, bize has bu değerleri bir kez daha sevdim ben. Çeviri konusunda da en zorlandığımız kısım burası sanırım. Bu yüzden ayrı bir hassasiyetle eğilmek gerekiyor. Bugünlerde okuma yazma çağına gelmemiş kızım yüzünden deyim ve atasözleri konusu sık sık gündemimizde. Sürekli bunlardan birini soruyor. Anlatmak, basitleştirmek o kadar zor geliyor ki dilimizin bu geniş olanakları beni etkiliyor. Diğer dillerle ilgili aklımda kalanlar: Hint-Avrupa dillerinde yeşil, mavi, gri, sarı gibi renk adlarının hepsi "parlamak, ışık vermek" anlamındaki "ghel-" ortak köküne dayanır. Farsçada doğrudan doğruya çekimlenebilen bir sevmek eylemi yoktur. (Farsçanın enfes şiirlerini düşünürsek bu durum çok ilginç) ilk kez duydugum ve hoşuma giden atasözleri ve deyimlerden birkaç örnek vererek bitirmek isterim: Kadı kızı Kadire; geldi çıktı sedire. Eşeğe rakı içirmişler, çulunu bahşiş vermiş. Parayı domuzun boğazına tıkmışlar da "Domuz Ağa" diye çağırmışlar. "Herkese anımsatmak isterim ki bizi yurdumuza, insanımıza bu dil bağlıyor. Ona özen ve saygıyla eğilmeliyiz." ( Doğan Aksan)
Türkçenin Zenginlikleri İncelikleri
Türkçenin Zenginlikleri İncelikleriDoğan Aksan · Bilgi Yayınevi · 2005143 okunma
··
896 görüntüleme
İclâl okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık o kadar güzel bir incelemeydi ki sonuna kadar ilgi ve merakla okudum. Kitap incelemesinin yanında çok değerli, özenli ve bilgilendirici bir yazı olmuş.
Gönül. okurunun profil resmi
Teşekür ederim, bu kitap için ilgi uyandırdığıma sevindim.
Seda okurunun profil resmi
Ah Bilge Hoca'm... (Hoca hitabının önüne özel isim geldiğinde, özel isim statüsüne girmesi gerektiği konusunda ısrarcıyım da ben ondan dolayı büyük harf ve kesmem var. TDK'yı kayle almıyorum🤣) Sen olmasan böyle derli toplu, böyle özenli böyle nitelikli gramer incelemelerinden eksik kalacağız. Elin kolun dert görmesin. İncelemen sayesinde yeni yeni bilgiler edindim yine. Türkçe'nin önemi hususunda Yahya Kemal'in bir sözünü şiar edinmişimdir: "Türkçe ağzımda, anamın ak sütüdür."
Gönül. okurunun profil resmi
Benim de TDK'ya aldırış etmediğim pek çok konu var o yüzden mühim değil:) Keşke yazım konusuyla uğraştıkları kadar söz hazinemizle de uğraşıp böyle güzel çalışmaları daha çok destekleseler. Ah, Türkçe..."Doğru yazalım, doğru konuşalım" diye uyaranların artık garip karşılandığı bu çağda Yahya Kemal'in bu sözü ne kıymetli! Sen de eksik olma hocam, öğreneceğimiz çok şey var birbirimizden:)
Bu yorum görüntülenemiyor
K. okurunun profil resmi
Çok değerli bir yazıydı. Ne kadar uğraşmış, derlemiş, toparlamış ve bir yazıya dönüştürmüşsünüz bu önemli noktaları. Derler ki felsefe için en uygun dil Almancadır. Hatta Almancadan Türkçeye tam çeviri mümkün değildir, çünkü Türkçede karşılığı olmayan birçok kelime vardır. Bu incelemeden çıkardığım eğer dil ve türetme organı olan ekler korunsaymış, devam ettirilebilseymiş bugün her durumu karşılayan bir Türkçemiz olurmuş. Yazan ellerinize sağlık.
Gönül. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Çok güzel bağladığınız. Burada verilmek istenen bir mesaj da bu idi. Dilin olanaklarını kullanarak üretmek. Bu kadar Alman felsefeci varken bu durumun ortaya çıkması tesadüf olmasa gerek.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.