Edebiyat Tarihine Yön Veren Büyük Bir Aşk: Abelard ve Heloise
Öncelikle kitabın mektuplardan oluştuğunu söylemek gerek. Tarihte yaşanmış bir aşk öyküsünden yola çıkan 
Ronald Duncan kendi üslubuyla bu aşk öyküsünü yeniden yaratıyor. Gerçek hikâyede Abelard'ın 4, Heloise'in ise 3 mektubu bulunurken, Duncan bu sayıyı 12'ye çıkarıyor ve 7 mektubu Heloise'in ağzından yazarken, 5 mektupta ise Abelard'ı konuşturuyor. Ve ortaya edebiyat tarihinin belki de en güçlü öykülerinden biri çıkıyor.
Yazar Ronald Duncan bir tiyatro metni olarak tasarlıyor bu öyküyü fakat bir oyun olduğunu yalnızca son mektupların son cümlelerinde fark ediyoruz. Yani mektupların büyüsü bozulmuyor. Özetle, yıllardır dünyanın çeşitli yerlerinde oynanan dramatik bir tiyatro oyunu aynı zamanda Abelard ve Heloise. Hatta uyarlamalardan birinde yazarın eşi de Heloise rolünü oynuyor.
İlk olarak 1996 yılında Mitos Boyut Yayınları'ndan çıkan kitap daha sonra Helikopter Yayınları tarafından 2016 yılında 
Zeynep Avcı çevirisiyle yayımlandı. 3.baskısını da kısa bir süre önce yaptığını ekleyeyim.
12.yüzyılda Fransa'da yaşanan gerçek bir aşk öyküsünün kahramanları Abelard ve Heloise. 1079'da Nantes kenti yakınlarında doğan Pierre Abelard, döneminin en parlak düşünür ve din adamlarından biridir. Eğitimci, besteci, yazar ve şair kimlikleriyle de bilinen bu çok yönlü filozofun dünya tarihinde adının en çok anıldığı konu ise Heloise isimli kadına duyduğu aşktır.
Heloise ise yine o dönemde bir kadın düşünür olarak ön plana çıkan, Latince, Yunanca, İbranice gibi dilleri bilen, kadın hakları konusunu savunan ve bu konuda önemli fikirlere sahip olan, entelektüel bir kadındır. Dayısı Fulbert ile birlikte Notre Dame Katedrali yakınlarında yaşayan Heloise'in ismi de aynı şekilde Abelard'a duyduğu aşk ile günümüze dek ulaşmış ve ölümsüzleşmiştir.
Heloise'e ders verdiği sıralarda ona aşık olan Abelard, bir süre sonra isteğine ulaşır ve Heloise'in kalbini kazanır. Heloise'in de Abelard'a karşılık vermesi sonucu ikili arasında büyük bir aşk başlar.
Birbirlerini seven ikiliyi ayırmak isteyen kişi ise kadının vasiliğini üstlenmiş olan dayısıdır. Dışarıdan bir müdahalenin var olan bir aşkı baltalaması edebiyat dünyasında karşımıza çıkan aşkların hemen hepsinde yer alır ve artık klasikleşmiş bir temadır. Bu öyküde de yine böyle bir olayla karşılaşıyoruz ve aşk, gücünü tam da bu noktadan alarak ölümsüzleşiyor.
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Dante ile Beatrice, Romeo ve Juliet gibi hem efsane hem gerçek hem de kurgusal olan ikonikleşmiş aşk öykülerinin hemen hepsinde bu durum geçerlidir. "Kavuşamazsan aşk olur" gibi bir cümlenin ortaya çıkmasının sebebi de tüm bu destansı aşkların okurlarda bıraktıkları etkilerden olsa gerek çünkü hepsinin özünde tarafların sonsuza dek mutlu yaşadıkları değil, ayrılık yaşadıkları halde aşklarının ölümsüzleşmesi teması yer alır.
Heloise'in dayısı Fulbert, Abelard'ın hadım edilmesinde başrol oynar ve bunun sonucunda Abelard utancından dolayı kendi kabuğuna çekilirken, Heloise de bir manastırda rahibeliğe başlar. İkilinin mektupları ise kendilerinden sonra yazılacak hemen hemen bütün aşk öykülerine ilham olur.
Bir daha hiç görüşemeyen aşıkların mektupları İngilizce'ye çevrildikten sonra daha da bilinir hale gelmiştir ve Ronald Duncan'ın bu uyarlamasıyla birlikte de modern dünya edebiyatında eşsiz bir konumda varlığını sürdürmektedir.
Aşıkların birbirlerine duydukları yoğun hisler oldukça etkileyici. Bedensel aşktan ziyade gönülden birbirlerine bağlı olduklarını ve cinsellik olmadan da bir aşkın sürdürülebileceğini kanıtlar nitelikteki cümleler adeta aşkı yeniden tanımlıyor...
Sevgili 
Yeşim Uzundal'ın da (kendisi bu kitabı gündeme getirdiği için ayrıca teşekkürü hak ediyor) belirttiği gibi, bugüne dek bildiğiniz bütün aşk öykülerini bir kenara bırakın ve kendinizi bu inanılmaz aşkın büyüsüne bırakın. Heloise ve Abelard'ın birbirlerine yazdığı bu şiirsel mektupların ardından aşka bakışınızı bir kez daha gözden geçireceğinize eminim.
Keyifli okumalar dilerim.
··
1.708 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.