“Hükümet aynı zamanda hem dinsel hem de iddialı olamaz. Dinsel tecrübe, kanunların kaçınılmaz olarak bastırdığı bir kendiliğindenliğe ihtiyaç duyar. Kanunlar olmadan yönetemezsiniz. Kanunlarınız, önünde sonunda ahlakın, vicdanın, hatta yönetme aracı olarak düşündüğünüz dinin yerini alır. Kutsal ayinler, anlamlı bir ahlakı şekillendiren tapınmadan ya da mübarek isteklerden kaynaklanmalıdır. Diğer yandan, hükümet, şüphelere, sorulara ve çekişmelere özellikle hedef olan kültürel bir organizmadır. Ben, seremoninin yerini inancın; ve sembolizmin yerini ahlakın alacağı günün gelmekte olduğunu görüyorum.”