Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

544 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 günde okudu
Bir şairin romanı, bir romanın şairi...
Dürüst olmak gerekirse, yaşadığım birtakım olumsuz tecrübenin ardından kendime bir söz verdim; ikinci bir emre kadar özellikle yeni kuşak (2000 sonrası diyelim) muhafazakar / dinci / İslamcı / yeni tip milliyetçi vs. (sıfatlar arasında kaybolmak) yazarların ‘edebi’ eserlerine sakın bulaşma... Karşılaştığın zaman yolunu değiştir veya görmezden gel... Olmuyor çünkü. Açıktan maddi-manevi onca desteğe, pohpohlamaya, teşviğe, iltimasa rağmen ‘vasata’ dahi yaklaşamıyorlar... Cihada çıkar gibi yazıyorlar kitaplarını. Sanıyorlar ki, onların aforizma, hamaset ve sömürü yığını kitapları, ‘kutsal dava’ya yeni mücahidler kazandıracak! Sanıyorlar ki, ‘dindar nesil’in tuğlalarını bu vasat kitaplar örecek... Böyle böyle ezber 1-2 kitapla piyasaya çıkanların çoğunluğu, torbalarını doldurup gözden kayboldular... Arap alfabesinin her bir harfi için bir kitap yazılmıştır son 20 yılda... ‘Elif’ler, ‘vav’lar, ‘mim’ler, ‘nun’lar havalarda uçuştu bir dönem... Keza sûre adları veya bir takım ayetler de aynı akibete maruz kaldı... Kitap kapaklarını hatlar, ebrular, minyatürler süsledi... Kitapların yarısı, İslam’la alakası olmayan Batı’lı yazar ve filozofların aforizmalarıyla dolduruldu. Diğer yarısı ise altı tamamen boşaltılarak, anlam derinliği tamamen ortadan kaldırılarak kadîm tasavvuf öğretileri ile tamamlandı... -------------------- İncelemeye böyle bir giriş yapma nedenime gelirsek; açıkçası geçen yıl Şair kitabı ilk kez karşıma çıktığında ve hakkındaki yorumları okuduğumda, yukarıda kısaca dile getirdiğim tuzaklardan bir yenisine düşmemek adına oldukça temkinli davrandım. Hemen kısa bir araştırma yaptım, öyle ya 543 sayfalık bir kitabı alıp okuyacaksam eğer, yoğurdu üfleyerek yemek en tabii hakkım :) Yayınevinin ait olduğu KADEM Vakfını, o dönem eksik bir araştırma sonucunda yanlışlıkla yönetiminde Erdoğan ve Albayrak ailelerinin olduğu KADEM Vakfı sanarak yazarı kafamda kendimce bir yere oturttum ve önyargılarımı da yanıma alıp uzaklaştım kitaptan... Birkaç ay sonra tekrar karşıma çıktı. Yine övgüler, övgüler... Okurlar, yere göğe sığdıramıyor kitabı. Hayatının kitabı seçenler, yüzyılın kitabı seçenler, Türk edebiyatının ilk 5’ine sokanlar, say say bitmez... Bu sefer çapraz sorgu yapmak adına öteki mahallenin insanlarının toplaşma alanlarına sızdım... Kitap orada tahmin edeceğiniz gibi daha az biliniyor lakin okuyanların yorumlarına bakınca neredeyse diğer mahalle ile aynı... Nihayetinde, merak duygusu o kadar ağır bastı ki, kaçış olmayacağını anlar anlamaz kitabı almaya karar verdim. Ancak bu sefer de aylarca bulamadım piyasada. Bilindik hiçbir online kitap sitesinde satışı yoktu kitabın. Hala da yok... En sonunda Litera’nın kendi sitesinde satışta olduğunu görünce hem bu kitabı hem de yazarın diğer kitabı olan
Ahrar
Ahrar
‘ı beraber aldım. -------------------- Gelelim kitaba... Fazla vakti olmayanlar için baştan söyleyim;
Şair
Şair
, hakkında dile getirilen tüm övgüleri fazlasıyla hak ediyor. Bunun bana göre en önemli nedeni Rafet Elçi’nin, yazının girişinde yakındığım genel vaziyetin tamamen dışına çıkarak gerçekten edebi bir eser üretme hedefiyle yola çıkması olmuş... Sanki zorunlulukmuş gibi belli kavram ve sembolleri kullanmadan, tribünlere oynamadan, mesaj kaygısı gütmeden, roman yazma sanatını bir ‘dava meselesi’ haline getirmeden, yerli bir yazarın da edebiyata kendi meşrebi ve yetenekleri doğrultusunda harika bir eser kazandırabileceğinin en güzel örneğini sunmuş okurlarına... Gerçekten de bir solukta okunacak bir kurguya, başka bir yerde benzeriyle karşılaşamayacağınız kadar özgün karakterlere, zengin bir anlatıma, muazzam bir dil ve üsluba sahip; her sayfası, üzerinde harcanan emeği hissettiren dört dörtlük bir roman... Öyle ki, romanı tamamladığımda kendimi çok uzun bir yoldan evime gelmiş gibi hissettim. Beni öyle geniş bir coğrafyada gezdirdi, öyle insanlarla tanıştırdı, öyle olaylara şahit etti ki, kitap bittiğinde hem bu edebi zenginliğin hazzını hem de tamamlanan bu yolculuğun burukluğunu aynı anda hissettim... -------------------- Hani yetenek dedik ya, işte Rafet Elçi bu eseri yazarken, gerçekten de kendi yeteneklerini çok başarılı bir şekilde ve dozunda kullanmış. Muazzam bir tarih ve coğrafya bilgisi taşıyor sayfalardan... 7. Yüzyılın ilk yıllarında geçen hikayede, Arap Yarımadası’ndan dönemin İran topraklarına, Farisilere, oradan Orta Asya’daki sonsuz bozkırları mesken eyleyen Türklere ve yine dönemin Türk hanlıklarına kadar çok geniş bir coğrafyada her milletin, her kültürün, her inanışın en ince detaylarına kadar dolaştırıyor okurunu... Yazar, bu geniş coğrafya ve bu konu/karakter zenginliğini gerçekçi bir şekilde yansıtma noktasında işin altından başarıyla kalkmış. Ancak adı ‘Şair’ olan bir kitapta aşılması gereken tek engel tabii ki bu değil... Esas zor kısma şimdi geliyoruz... -------------------- Şöyle düşünün; kitabın baş karakterleri iki büyük şair... Bu şairler öyle bir tasvir ediliyor ki, o yıllarda şiir konusunda bu iki adamın üzerine çıkabilen kimse yok o coğrafyada... Peki bu şairlerin bu kadar büyük şairler olduğunu sadece tasvirle anlatarak okuru ikna edebilir misiniz? Bu sorunun cevabını ben değil yazarın kendisi versin... Bir gazeteye verdiği röportajdan ilgili bölümü alıntılıyorum; *** SORU: Kahramanlarınız şair ve şiir okuyorlar. Bu şiirler üstelik Arap şiiri formunda yazılmış. Kitaptaki şiirler tercüme mi? RAFET ELÇİ: Şiirleri ben yazdım. Daha önce de şiir yazıyordum. Romanda İki şairden bahsederken, şiirlerinin olması gerektiğini düşündüm. Onlara sadece büyük şair demek yeterli olmazdı. Böyle olduğunda romanın tadı da olmazdı. Kaside formatını kullandım evet fakat hepsini kendim yazdım. *** İşte bence burası gerçekten çok önemli bir nokta... Yazarın aynı zamanda şair olması tabii ki böyle bir yükün altından kalkması için ona avantaj sağlıyor. Ancak yine de bakış açısı çok daha önemli burada... Madem büyük bir şair var ortada, o zaman şiir de olmalı... İşte Orhan Pamuk’un Kar romanındaki en büyük eksiklik buydu belki de... Şiiri olmayan bir şairin hikayesini anlatmaya çalıştı bize... Kar romanını küçümsemek için söylemiyorum bunu... Benim sevdiğim Pamuk romanlarından birisidir Kar... Ancak kitap boyunca bu şiir eksikliğini fazlasıyla hissettiğimi de ifade etmeden geçemeyeceğim. Gerçekten de hem dönemin diline uygun, hem de verilmek istenen duyguyu çok iyi ifade eden pek çok şiir var eserde... Bu şiirler romana bambaşka bir haz katıyor. O iki şairle kurduğumuz ilişki, gerçek bir ilişkiye çok daha fazla yakınlaşıyor... -------------------- Değerli okur dostlarım, yazının başında muhafazakar/İslamcı yazarları bu kadar sert bir şekilde eleştirmemin nedeni, aslında kişisel bir özlemin, bir hayalin bir türlü gerçekleşmemiş olmasından kaynaklanan bir birikimi dile getirme isteğinden başka bir şey değildir... Türk edebiyatının her görüşten, her mahalleden, her meşrepten çok daha nitelikli yazarlara ve eserlere ihtiyacı var... Edebiyatımızı zenginleştirecek olan da bu çok seslilik değil midir? Ancak bu hayalin gerçekleşebilmesi için de özellikle muhafazakar cenahın, hazır tüm imkanlar da ellerindeyken, kendilerini daha fazla geliştirmesi, o küçük dairenin dışına çıkarak ve daha edebi kaygılar güderek daha büyük kitlelere hitap edebilecek nitelikle eserler kazandırması gerekiyor. Bunun için kendi fikirlerinden veya kendi dünya görüşünden vazgeçmesine, karşı tarafa da yaranacağım diye ait olmadığı sularda yüzmesine gerek yok. Örneğin Yaşar Kemal, eserlerini kaleme alırken bir muhafazakar gibi yazmadı ama yazdıklarını en baba muhafazakarlardan tutun da toplumun her kesimi büyük bir beğeniyle okudu ve benimsedi... Laik, seküler, Cumhuriyetçi pek çok yazar, özellikle toplumsal gerçekçi yazarlar, bu eşiği yıllar öncesinden aştı ve ortak değer ve kaygıları merkeze alan eserler ortaya koydu... Eğer ki bu durum, baştaki siyasi iktidarın kim olduğu ile ilişkiliyse ve edebiyat da kendine ancak bu şekilde bir yer buluyorsa, o zaman mevcut iktidarın ve bu dünya görüşünün yazarları da bu fırsatı iyi kullanmalıdır. Siyaset kutuplaştırır ama edebiyat birleştiricidir. Bir siyasetçi kendisine muhalif olanları görmezden gelebilir, hatta onları ezebilir... Lakin bir edebiyatçı, her zaman insanı insan olarak merkeze almalı ve yazdıklarıyla çok daha geniş bir kitleye dokunabilmelidir... Siyasetçi anlamaz ama edebiyatçı, ‘ötekini’ anlamak zorundadır... -------------------- Şair romanının 7. Yüzyıl başında geçtiğini yazmıştım. Yani Hz. Muhammed’in peygamberliğini tebliğ ettiği döneme denk geliyor. Ancak bu durum kesinlikle kitabın merkezinde değil. Nasıl ki tarihin o döneminde Roma İmparatorluğu, Sasaniler, Türk Hanlıkları, Arap kabileleri varsa ve bu toplulukların hayatına, yaşayışlarına ayrı ayrı giriliyorsa, Mekke’de o yıllarda yaşanan özel durum da tarihi bir gelişme şeklinde ele alınıyor. Hatta bugüne kadar yazılıp çizilen binlerce kitabın aksine belki de ilk defa, Muhammed peygamber, Mekkeli müşrikler dediğimiz insanların, putperestlerin gözünden nasıl görünüyorsa okura da o şekilde anlatılıyor... Belki de ilk defa, Kuran dışı kaynaklarda genellikle karikatürize edilen ve aşağılanan bu kabilelerin hayatına, yaşam tarzlarına, ilgilerine, geleneklerine, aşklarına, savaşlarına tüm detaylarıyla tanık olmamız sağlanıyor... Yazar, kitabın bana göre en etkili bölümlerinden birinde Hıristiyan bir rahibi, Mekkeli 'müşrik' reisleri, birkaç raviyi ve din konusunda derin soru işaretleri taşıyan prensi bir masa etrafında topluyor. Prensin ‘bir’ ve ‘sonsuz’ hakkındaki soruları masadakiler tarafından felsefi bir üslupla tartışılıyor. Yazar burada öyle tarafsız bir kimliğe bürünüyor ki, bir putperesti konuştururken bir putpereste; bir rahibi konuştururken bir hıristiyana dönüşüyor adeta... Roman boyunca bir yandan her türlü inanca, her türlü ırka, her türlü yaşam biçimine eşit söz hakkı tanırken, diğer yandan da kendi kimliğini ustalıkla korumayı başarıyor... Bir dantel gibi ince ince örülen bu detaylar, romanı dar bir çerçeve içine hapsederek sadece kendi kitlesini tatmin edecek bir nesne olmaktan kurtarıp ona daha kitlesel, daha evrensel bir değer katıyor... -------------------- ‘Lafın fazlası ziyan’ demiş büyükler :) Ben de derdimi daha iyi ifade edebilmek uğruna, kendi okuma deneyimimi de işin içine katarak lafı biraz uzatmak zorunda kaldım... Yaşadığım bazı olumsuz tecrübelerin, önyargılarımla da bir araya gelerek edebiyatın diğer yakasını hayatımdan kesip atmak konusunda yaptığı yönlendirmeye uymadığım ve merakımın peşine düşüp bu eseri önce hafızama sonra da kitaplığıma kazandırdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum:) Bir şairin romanını okumak, o romanın iki büyük şairiyle tanışmak, kendi kişisel edebiyat yolculuğumda verdiğim en doğru kararlardan biriydi... Umarım Zeyd ve Tuleyle’nin şiirleri, Sara’nın gözleri, Rüstem’in kervanı, Çiçek’in sabrı sizin hanenize de uğrar, size de hoş duygular yaşatır... Herkese keyifli okumalar dilerim... NOT: Bu inceleme ilk yazılıp paylaşıldıktan bir süre sonra yazarımız Rafet Elçi, yorum bölümünde iki önemli konuya dikkat çekti. Bir yanlış anlamadan kaynaklı olarak Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ile yayınevi arasında yanlış bir bağlantı kurmuş ve bu bağlantıya dayanarak ister istemez yazarımızı bir 'taraf' ile ilişkilendirmiş oldum. Yazarımızın yüzde yüz haklı olduğu bir konuda hızlıca hatamdan dönerek ilgili kısımları revize ettim. Bu vesileyle, Sayın Rafet Elçi'den ve sizlerden özür diliyor, anlayışınıza sığınıyorum... (Necip G.)
Şair
ŞairRafet Elçi · Litera Yayıncılık · 2018321 okunma
··
1.619 görüntüleme
Burak okurunun profil resmi
Kitabı bitirdiğini gördüğüm andan beri bir inceleme beklentisi içerisindeydim Necip abi, ne güzel ki günü bu güzel incelemeni okuyarak karşıladım. Anlaşılan o ki artık kitabı okumak için daha fazla beklemem hem kendime hem de yazara haksızlık olacak. Emeğine sağlık :)
Necip G. okurunun profil resmi
Burak çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum:) Böyle uzun bir yolculuğun ardından birşeyler yazma ihtiyacı hissettim... Çok fazla içeriğine girmemeye çalıştım... Kitap senin kitaplığında da olduğu için şanslısın bence:) Ben senin de çok beğeneceğini düşünüyorum... Okuduğunda tekrar konuşuruz üzerinde... Selam ve sevgilerimle değerli dostum...
2 sonraki yanıtı göster
Yasemin okurunun profil resmi
Bu güzel inceleme için teşekkür ederiz Necip Hocam. Ben de listeme ekleyeceğim bu kitabı.
Necip G. okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim Yasemin hanım... Keyifli okumalar dilerim...
Tevfik okurunun profil resmi
Bir inceleme bu kadar net ve güzel olunca, okumak şart olur. Emeğinize, parmaklarınıza sağlık...
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Tevfik bey. Umarım sizin için de keyifli bir okuma deneyimi olur. Sağlıcakla kalın...
rûberû okurunun profil resmi
çok kıymetli bir inceleme, ellerinize sağlık.. isabetli önyargılarınıza rağmen merakınızın ağır basması size de bize de faydalı oldu sanırım :) okuma listeme ekleyeceğim ben de inşallah 🖖🏿
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Bu yolculukta bazen önyargılar bazen de merak duygusu söz sahibi oluyor:) Onca olumsuz tecrübenin ardından bu kez mutlu ayrıldım. Size de keyifli okumalar dilerim. Sağlıcakla kalın...
Kübra Yeşil okurunun profil resmi
Ahrar’ı çok severek okumuştum. Tarihi bir kurgu okuma açlığıma o kadar iyi gelmişti ki.Şairin zamanı da şimdiymiş demek ki... Çok kıymetli bir inceleme çok beğendim okumaya doyamadım. Edebiyatın,bir okurun nezakeyi ve nezaketli eleştirisi bu olmalı. Siz gibi eleştirenler çoğalsın dilerim.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Kübra hanım. Ben de Ahrar’ı bekletiyorum şimdilik. Şair’in etkisi azalmadan hemen başlamak istemedim:) İnceleme hakkındaki fikirleriniz beni ayrıca mutlu etti. Şimdiden keyifli okumalar dilerim...
15 öğeden 11 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.