Kierkegaard, yaşadığı ayrılık sebebiyle sanıyorum ki kendine bir mahkeme kurmuş bu kitapta : Kendini yargılamış, savunmuş, bu durum öyle bir noktaya getirmiş ki kendisini, felsefesinin doğumuna tekabül etmiş. İlk başlarda gelen anlamsız aşk oyunlarının yerini sonradan daha ayakları yere basan yazılar izliyor. Evlilik ve aşk konusunda yaşadığı sorumluluk ve bilhassa göstermek istemediği, itiraf etmediği suçluluk duygusunu aslında kendini belli ediyor, başka karakterlerin analizlerinde. Kişilik Gelişiminde Estetik kısmı kitabın en beğendiğim bölümü oldu, daha olgun, oturaklı bir Kierkegaard okudum o kısımda. Kişinin kendisine ve bilince dönüktü - argümanları önceki incelemeleriyle örtüşürdü de. Kitabı beğendim, kendini okutturuyor ancak Kierkegaard'a katıldığımı söylesem yalan olur. Yine de aşk ve evlilik meselesine pek çok filozoftan daha iyi argümantasyonla yaklaştığı için çabasına ve emeğine 9 vermeyi uygun görüyorum.