Gönderi

Bana da geldi mayıs. Üç kere vurdu kapıma, Seslendi: “ Ben mayıs, ey solgun yüzlü Hülya adamı, gel, bir öpeyim seni!" Açmadım kapımın sürgüsünü, seslendim: Boşuna çağırma beni, ey hilekar misafir! Gördüm iç yüzünü, anladım dünyanın Düzenini, çok baktım, anladım çok şeyi Derinden; geçmiş ola bütün hazlar, Yerleşti kalbime ebedi acılar. Katı, taş kabuklardan girip içeri, Baktım evlerine, kalplerine insanların, Gördüm yalan dolan, sefalet. Okudum yüzlerde düşünceleri Daha da kötü. Kızaran yüzlerinde kadınların Gizli istekler tutkuyla titriyordu; Coşkun, gururlu gençlerin başlarında Alacalı, çıngıraklı külahları gördüm; Yalnız soytarılık, halsiz bitkin gölgeler Gördüm yeryüzünde; bilmem ki Tımarhane mi, hastane mi bu dünya? Gördüm kocamış dünyanın iç yüzünü, Bir kristal gibi, ve gördüm dehşeti: İç açan yeşille örtmek için mayısın Boşa uğraştığı dehşeti. Ölüleri gördüm, Dar tabutlarda yatan ölüleri; Elleri katlanmış, gözlen açık, Ak kefenler, beyaz yüzler ve ağızlardan Girip çıkan sarı sarı börtü böcek.
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.