Bana da geldi mayıs. Üç kere vurdu kapıma,
Seslendi: “ Ben mayıs, ey solgun yüzlü
Hülya adamı, gel, bir öpeyim seni!"
Açmadım kapımın sürgüsünü, seslendim:
Boşuna çağırma beni, ey hilekar misafir!
Gördüm iç yüzünü, anladım dünyanın
Düzenini, çok baktım, anladım çok şeyi
Derinden; geçmiş ola bütün hazlar,
Yerleşti kalbime ebedi acılar.
Katı, taş kabuklardan girip içeri,
Baktım evlerine, kalplerine insanların,
Gördüm yalan dolan, sefalet.
Okudum yüzlerde düşünceleri
Daha da kötü. Kızaran yüzlerinde kadınların
Gizli istekler tutkuyla titriyordu;
Coşkun, gururlu gençlerin başlarında
Alacalı, çıngıraklı külahları gördüm;
Yalnız soytarılık, halsiz bitkin gölgeler
Gördüm yeryüzünde; bilmem ki
Tımarhane mi, hastane mi bu dünya?
Gördüm kocamış dünyanın iç yüzünü,
Bir kristal gibi, ve gördüm dehşeti:
İç açan yeşille örtmek için mayısın
Boşa uğraştığı dehşeti. Ölüleri gördüm,
Dar tabutlarda yatan ölüleri;
Elleri katlanmış, gözlen açık,
Ak kefenler, beyaz yüzler ve ağızlardan
Girip çıkan sarı sarı börtü böcek.