"Toplum" dediğimiz, asla bu
adın vadettiği şey değildir. Her zaman için, şu ya da bu oranda, bir "toplanmazlık", bireylerin karşılıklı birbirlerini itmesidir. Ama öte
yandan tam tersi olmak iddiasında bulunduğundan, toplumun doğası gereği illetli, yetersiz bir gerçeklik olduğu kanısına kökten
açılmalıyız; aslında toplum, varlığının her anında, gerçekten toplumsal nitelikli öğeleri ve davranışlarıyla, parçalayıcı ve
toplumkarşıtı öğelerinin arasındaki savaştır. Birazcık olsun
toplumsallığın baskın çıkması ve bu sayede, toplumun toplum
olarak varlığını sürdürebilmesi için, kendi içindeki "kamu gücü"nün duruma sık sık şiddetli biçimde el koymasını sağlaması gerekir, o kadar ki -toplum gelişip ilkellikten sıyrıldığında- o gücün karşı
durulmaz biçimde işlemesini sağlamakla görevli özel bir kurum oluşturur. İşte o kurum, genelde devlet diye adlandırdığımız şeydir.