Dârü’l Harb Meselesi:
Cuma namazını dâr-i harbde bile kılmak câiz ve sahihtir.
Merhum Ömer Nasûhî Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli’nde:
“Dâr-i harbde, Müslüman cemaatin uygun göreceği biri Cuma namazını kıldırabilir” demiştir. Çünkü Nebî (s.a.v.) henüz Medine’ye hicret buyurmadığı ve burada bulunan müslümanlar hâkim durumda olmadığı için, Medîne henüz dâr-i harb olmaktan çıkmış bile değildi. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in; kendisinden emir gelmeksizin Cuma’yı kıldıran Es’ad b.
Zürare (r.a.)’e, itirazda bulunmayıp bilâkis kabul etmesi ve (sonradan) Medine’de Cuma kılması için bir nâme gön-dermesi, dâru’l-harbde bile kılınan Cuma namazlarının sahih olduğuna gayet açık bir delildir!..
(Âlûsi Tefsiri, Cuma Sûresi Tefsiri)
İbn-i Âbidîn’de: “Dâr-ı harb; orada, Cuma ve bayram namazları gibi, İslâm hükümlerinden (herhangi birinin) tatbik edilmesi ile dâr-ı İslâm olur, velev ki orada aslî kâfir kalsın, isterse İslâm Memleketlerine bitişik olmasın” denilmiştir. (Dürer)
(İbn-i Âbidin, Reddül Muhtar, c. 3, s.391)