Birbirimizin uzaklarıydık ikimiz
Kayıp zamanların telafisi olmayan
yaşanmamış mutlulukları, hükmü
bir sılanın yüz kızartıcı özleminde
verilmiş mağrur korkaklardık
Öldürmeyen acılarla aşina olduğumuz
kaç sevdaya çalınmışsa adımız ve kaç
şarkıda düşük yapmışsa mutluluklar
biz hep aynı içli karanlıkların nakaratı olarak kalmışız
Aşkın yeniden hüküm sürmediği
coğrafyalarda bir gerçeğin
geç de olsa anlaşılmış tarafları
soğuk iklimlerin zor şartlarıydık
Karalar bağlamış, çiçeği burnunda bir
matemin seremonisinde siyahlar içinde
avuturken içimizde ölen her şeyi, gecenin en
azılı katilleri olarak bir yalana tutuklu kalmışız
Alışık olmadığımız gitmeleri
omuzlarımızda iz bırakmış umutlarla
solumuzda açılan mezarlara gömmüş
en derinlere saklamışız
Taburcu olamadığımız bir sevdadan kalma
günahlarla açtığımız yaraları farklı şehirlere
taşımış, ölü ozanlardan dinlediğimiz şarkılarla
bıraktığı izin ikimizce aynı olduğunu anlamışız
Denize kıyısı olmayan herhangi bir kentin çiçek satan kadınlarının
aç kaldığı muhitlerden deniz kokusu tadında azalan umutlarımızı
mektuplaşmış, öylece uçsuz bucaksız gitmişiz birbirimizden
mutluluğun esamesi bile olmayan kadim yalnızlıklara
Ama korkma,
adın rehin tuttuğum anıların kayıp ihbarında
bulunduğu bir şiirin umut dolu mısralarında
ölü bulunsa da, bende ilelebet yaşayacak…