Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

ESİR, YORGUN, YALNIZ, YERLİ VE ONURLU BİR ADAM: KEMAL TAHİR
Türk düşün ve yazın hayatının seçkin isimlerinden olan Kemal Tahir, 15 Nisan tarihinde İstanbul Vezneciler semtinde, İsmail Kemalettin adıyla dünyaya geldi. Kimliğinde 13 Mart olarak görünen doğum tarihi, 1917 yılında yapılan takvim değişikliğinden kaynaklanan bir yanlışlığın sonucudur. Babası 2. Abdülhamit'in hünkar yaverlerinden ve baş marangozlarından Şebinkarahisarlı Tahir Bey, annesi ise Adapazarlı Abaza bir aileden gelen ve sarayda 2.Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'ın hizmetinde bulunan Hubser (Nuriye) Hanım'dır. Babasının görevi nedeniyle ilkokul eğitimini muhtelif okullarda tamamladıktan sonra Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'ne yerleşen Kemal Tahir, 10.sınıfta iken annesinin ölümü üzerine okulu bırakıp, evinden uzaklaşarak hayata atılmış, avukat katipliği, Zonguldak maden ocaklarında memurluk ve çevirmenlik gibi meslekleri icra etmek zorunda kalmıştır. Gerek annesinin gerekse babasının saraya olan bağlılıklarının bir sonucu olarak Doğu kültürüyle yetişmiş, örf ve adetlerine bağlı bir çocukluk geçirmiştir. Galatasaray Lisesi'ne girmesi "Doğu Batı sentezi" anlamında yazarın ilk çatışması olarak zuhur etmiştir. Çünkü o dönemde, Galatasaray Lisesi, Batı'yı temsil eden bir kurum niteliğindeydi. Burada aldığı eğitim öğretim sonucu Fransızca öğrenmiş ve dünya klasiklerini okuma imkanı bularak edebiyat ile tanışmıştır. 1932 yılında gazeteciliğe başlayan, Vakit, Haber, Son Posta, Yedigün, Karikatür, Karagöz, Tan gibi gazete ve dergilerde farklı pozisyonlarda görev alan Kemal Tahir'in fikir hayatının şekillenmesi ise kaldığı pansiyonda oda arkadaşı olan, Türkiye Komünist Partisi üyesi, dönemin önde gelen solcularından Sarı Mustafa sayesinde olmuştur. Sarı Mustafa aracılığı ile Nazım Hikmet ile tanışmasını ise Kemal Tahir'in düşünsel dönüşüm evresi olarak niteleyebiliriz. 17 Haziran 1938 tarihinde evine yapılan baskında "kitaplığında sosyalizm içerikli eserlerin ele geçirilmesi ve bunları kardeşi Nuri Tahir aracılığı ile askeriyeye sokarak askeri isyana teşvik etmesi" gerekçesiyle tutuklanır. İlk önce Tophane Askeri Cezaevi'ne, oradan da İstanbul Tevkifhanesi'ne götürülen Kemal Tahir, 1940 yılında Çankırı Cezaevi'ne sevk edilir. 1941- 44 yıllarını Malatya Cezaevi'nde geçiren yazar, Kırşehir ve Nevşehir Cezaevlerinde de kaldıktan sonra, kayıtlara "Donanma Davası'' olarak geçen bu davadan ötürü çektiği mahpusluk hayatını 1950 yılında Çorum'da noktalar. Tahliyesiden sonra 6-7 Eylül olayları kapsamında yine hüküm giyecek ve yolu yine cezaevlerine düşecektir. Cezasını tamamladıktan sonra 1957 yılında kadim dostu Aziz Nesin ile birlikte Düşün Yayınevi'ni kurmuş ve böylece yayıncılığa da adım atmıştır. Eserlerini meydana getirirken edebi, tarihi, sosyolojik, felsefi ve fonetik bilgi birikimini de ortaya koyarak yeni bir poetika oluşturan ve bu sayede romancılıkta yeni bir çığır açmış olan Kemal Tahir, Toplumcu Gerçekçi edebiyat akımının en önemli isimlerindendir. Gerçi kendisi bugün bu akıma dahil edildiğini görse hiç şüphesiz bunu asla kabul etmezdi. Çünkü Tahir, döneminin diğer üstadlarına göre daha farklı bir çizgideydi. Kalıplaşmış Marksist ya da sosyalist bir ideolojiyi körü körüne benimsemeden, kendince bir düşünce akımı yaratmıştı. Has, zaten diğer Toplumcu Gerçekçi isimler de kendisini fazla sahiplenmediler. Onlara göre Kemal Tahir, saraylı bir ailenin, konaklarda büyümüş, Galatarasay Liseli zengin oğlu olarak, halk seviyesine inemez, halkın arasına karışamaz ve halktan biriymişcesine yazamazdı. Oysa ki Anadolu'nun mahpus damlarında 12 senesini çürüten bir adam, halkın ta kendisiydi ! Tahliye olduktan yıllar sonra bir dost meclisinde Leyla Erbil'in kendisine yönelttiği "Bunca yıl mahkumiyet, seni insanlardan soğutmadı mı, seni hapse atanlara kinin yok mu Kemal?" sorusuna kendine yakışır yücelikte "Hayır, bilakis ben romancılığımın her zerresini onlara borçluyum!" cevabını vermiştir. Gerçekten de öyle olmuştu. Anadolu insanı ile gece gündüz birebir geçirdiği uzun yıllar, onları tanıyabilmek, çözümleyebilmek adına büyük bir şans teşkil etmiş, cezaevleri bir anlamda Kemal Tahir edebiyatı için gözlem yeri mahiyetinde alanlara dönüşmüştü. Kemal Tahir'e göre, toplum meselelerini aydınlatmak romancının asli vazifesidir, toplumu anlamak, irdelemek için de o toplumun sosyal, siyasi ve kültürel tarihine hakim olmak temel şarttır. Dolayısıyla, bir romancı salt bir edebiyatçıdan ziyade bir sosyolog olarak da çalışmaya gayret etmelidir. "Roman anlayışım, toplumun tarihsel gelişimi içinde drama çatmış tek insana dayanır. Drama çatmış insanın kendisiyle ve çevresiyle boğuşmasını derinlemesine inceledikçe Anadolu Türk insanının geleceğine, bu insanın dünya insanlığını zenginleştirecek özel cevhere sahip olduğuna güvenim artmıştır.” Bir kısmı sağlığında, bir kısmı da ölümünden sonra yayımlanan eserleri: Göl İnsanları (öykü): Cemalettin Mahir müstear ismiyle yayımladığı bu kitap, 4 öyküden oluşmaktadır. Nazım Hikmet, 7 Mayıs 1941 tarihli mektubunda bu öykülerden övgüyle bahsetmiştir: "Hiç endişeye düşme Kemal, Göl İnsanları Türk edebiyatının en güzel dört hikayesi olarak kalacaktır." Zehra'nın Defteri (öykü): Ölümünden sonra, notlarından derlenerek yayımlanmış, 11 adet tamamlanmış, 7 adet de yarım kalmış öyküden oluşmaktadır. Öyküler genel olarak aşk, kadın psikolojileri, kadın erkek ilişkileri ve İstanbul üzerine kuruludur. Notlarından derlenerek, ölümünden sonra yayımlanan Üstadın Ölümü ve Tutlar Erişmedi adlı 2 öykü kitabı daha mevcuttur. Sağırdere (1955): Göl İnsanları kitabı ile birlikte basılan ilk romanıdır. Birçok eleştirmen tarafından yabancı, bilhassa Avrupai etkilerden uzak olarak kaleme alınmış ilk gerçek Anadolu romanı kabul edilir. Tahir bu eserini yazarken, Çankırı Cezaevi yıllarında koğuşunda gözlemlediği bir mahkumdan esinlenmiştir. Çankırı'nın Yamören köyünde yaşayan Kulaksızların Mustafa karakteri aracılığı ile köy-şehir çatışması, maddi imkansızlıklar, gurbet ellerin zorluğu ve köylü hinliği gibi konulara parmak basmıştır. Körduman(1957): Sağırdere'nin devamı niteliğindeki bu roman yine Kulaksızın Mustafa karakteri üzerinden ilerlemekte, Türk köyleri ve köylüleri ekseninde Anadolu'ya ışık tutmaktadır Esir Şehir Üçlemesi: Esir Şehrin İnsanları (1956): 1952 yılında Yeni İstanbul gazetesinde tefrika edilen roman, 1956 yılında Nurettin Demir müstear ismiyle yayımlanmıştır. Mütareke dönemini, Milli Mücadele yıllarını, İstanbul'un işgal günlerini Kamil karakteri üzerinden aktaran roman dönemin aydın buhranını da ciddi bir şekilde masaya yatırmaktadır. Esir Şehrin Mahpusu (1961): Kurtuluş Savaşının Türk insanı üzerindeki etkisi, Kamil Bey'in yurda dönüşü üzerine yaşadığı ruhsal ve düşünsel dönüşümler ele alınmıştır. Yol Ayrımı (1971): Serinin son kitabı olup, Cumhuriyet dönemini, çok partili hayata geçiş sürecini konu almaktadır. Kemal Tahir'in sağlığında yayımlanmış olduğu son romanı olmasından dolayı büyük bir önem arzetmektedir. Rahmet Yolları Kesti (1957): Yaşar Kemal'in yayımladığı ve eşkıyalığı yücelttiği İnce Memed romanına cevaben yazdığı bir roman olarak literatürlerde yerini alan bu roman, eşkıyalığın yüceltilmesi değil, bilakis alaşağı edilmesi gereken bir olgu olduğunu, eşkıyalık kisvesine bürünen şahısların tam anlamıyla başkalarının maşası olmuş akılsız mahlukatlar olduğu tezi üzerine kuruludur. Çorum Üçlemesi: 1.Yediçınar Yaylası (1958) 2.Köyün Kamburu (1959) 3.Büyük Mal (1970) Tanzimat Fermanı ile Atatürk'ün ölümünü kapsayan süreçte Anadolu'daki cereyan eden dalgalanmayı Çorum yöresindeki karakterler üzerinden değerlendirdiği 3 eserlik serisidir. Toprak kavgası, ağalık, mülkiyet, salgın hastalıklar, Osmanlı'nın yanlış idaresi, Ermeni olayları gibi konular kitaplarda detaylıca işlenmiştir. Kelleci Memet (1962): Kemal Tahir'in Çankırı Cezaevi'nde Nazım ile birlikte kaldıkları dönemde aynı koğuşu paylaştıkları Kelleci Mehmet'in hayatının kaleme alınmış halidir. Mehmet yaşadığı köyde ağasını öldürmüş Virankale'li bıçkın bir delikanlıdır. Hasattan arta kalan, adına kelle denilen başakları toplayıp satarak geçimini sağladığı için, bu isimle anılmaktadır. Her ne kadar hak ettiği popülariteye ulaşamasa da, dönemin şartlarını, cezaevi koşullarını, tarihi ve siyasi gündemini tüm detaylarıyla ele alması babında çok ama çok önemli bir eserdir. Yorgun Savaşçı (1965) : İttihat ve Terakki'nin ülkemizdeki etkisinin söndüğü 1919 yılından, Milli Mücadele Dönemi ve Kurtuluş Savaşı yıllarına kadar geçen süreçten derin izler taşıyan bu eser, 1.Dünya Savaşı sonrası Türk subaylarımızın yorgunluğuna eşlik eden yokluk ve zorluklara rağmen, bir Kurtuluş destanı yazabilmek adına, kendilerini ve sevdiklerini yok sayıp, var güçleri ile canlarını dişlerine takarak giriştikleri direnişin ve örgütlenmenin destanı niteliğindedir. Yorgun Savaşçı 1980 yılında, Kemal Tahir'in can dostu Halit Refiğ tarafından,TRT de yayınlanmak üzere, herbiri birer saat,toplamda 8 bölüm olacak şekilde sinemaya da uyarlanmıştır.Filmin çekimleri askeri gözetim altında yapılmıştır.Ancak yine de, darbe diktatörü Kenan Evren komutasındaki askeri cunta tarafından filmin orijinal kayıt ve kopyaları yakılmıştır. Bu yakılma kararının bildirisinin başköşesinde, o dönemin Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Turgut Özakman'ın koskocaman imzası olduğu hususunu da altını çizelim. Bozkırdaki Çekirdek (1967) :Empoze edilmeye çalışıldığı gibi Köy Enstitülerine karşı antitez niteliğinde yazılmış bir roman asla değildir. 1943 yılında kurulan bir Köy Enstitüsü'nün zorlu kuruluş sürecini ele almaktadır. Amaç köy esdüdülerini överek göklere çıkarmak değil, esdüdüleri eksileri ve artılarıyla çözümlemektir. (Romanda kimi yerlerde enstitü kelimesi, köylü karakterler ağzıyla esdüdü şeklinde geçmektedir.) Devlet Ana (1967) : Osmanlı'nın kuruluş sürecini Doğu-Batı sentezi çerçevesinde hikaye ettiği, beraberinde birçok tartışma getirip, Kemal Tahir'e "dışlanmış sol aydın" yaftası vuran romanıdır. Kurt Kanunu (1969): "Kurtlukta düşeni yemek kanundur." Sözünü temel alan bu roman, eski İttihat ve Terakki partili komitacıların ,dönemin cumhurreisi Sarı Paşa lakaplı Mustafa Kemal Atatürk'ü ortadan kaldırmak amaçlı suikast girişimleri ve sonrasında yaşananları konu almaktadır. Eser boyunca, dış devletlere olan bağımlılık ve milli sermaye yerine yabancı sermaye kullanımına karşı yazarın tepkisi ara ara göze çarpmaktadır. Gerek muhalefet gerekse iktidar kadrolarına yerleşen yanlış kişiler ülkeye bilfiil zarar verdiği ve ileride de vereceği romanın bir başka cephesi... Namuscular (1974): Kemal Tahir'in Malatya Cezaevi yıllarındaki gözlemleri neticesinde yazdığı notların derlemesiyle yayımlanmış romanıdır. Namus davası nedeniyle cezaevine düşmüş namussuz insanları, töreler, ağalar, şeyhler, hurafeler, bağnazlıklar, yobazlıklar ve hayat kadınları çerçevesinde kaleme almıştır. Karılar Koğuşu (1974) :Yine Malatya Cezaevi'ndeki gözlemlerine dayanan bir romanıdır. İsmini, kendi kaldığı binanın yanındaki kadınlar koğuşundan almıştır. Cezaevi usulsüzlükleri, ast-üst ilişkileri, ahlak, namus, idam gibi konuları ele almıştır. Kemal Tahir, İstanbullu Murat karakteri ile romanın başköşesindedir. Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit, Perihan Savaş gibi isimleri bünyesinde buluşturmuş, Halit Refiğ yönetmeliğinde nefis bir de sinema uyarlaması mevcuttur. Hür Şehrin İnsanları (1976): Kemal Tahir'in ölümünden sonra, notlarından derlenerek yayımlanmış bir diğer romanıdır. Esir Şehir Üçlemesi'nin son kitabı olan Yol Ayrımı ile paralel bir içerik taşıması sebebiyle ondan çok farklı bir perspektif çizmemektedir. Muhtemelen yazar sağlığında bu notları üçlemesine dahil etmiş lakin daha sonra ayrı bir kitap olarak basılmıştır. Bir Mülkiyet Kalesi (1977): Gölgede kalmış bir Kemal Tahir şaheseridir. Lakin, otobiyografik özellikler barındırması sebebiyle büyük önem arzeder. 2.Abdülhamid'in hususi marangozlarından Mahir Efendi'nin, sarayın cariyelerinden biri ile evlenmesi ve bir ev sahibi olma mücadelesini konu alır. Evi, Mahir Efendi'nin kalesidir, tıpkı ülkesi gibi onu da himaye etmek zorundadır. Arka planda ise Ankara Hükümeti, ittihatçılar, seferberlik ve tebii ki Kuvayı Milliye... *Kemal Tahir Vakfı öncülüğünde, yazarın el yazması notları ve çalışma kağıtlarından Cengiz Yazoğlu tarafından derlenip, yayına hazırlanmış 15 ciltlik ''Notlar" serisi de bulunmaktadır. Edebiyat-Sanat, Roman Notları, Şiirler-Hikayeler-Romanlar-Cezaevi Notları, Osmanlılık ve Bizans, Batılılaşma, Sosyalizm, Toplum ve Gerçek, Kitap Notları, Mektuplar, Çöküntü ve Dil Dosyası adlı alt başlıklar halinde yayımlanmış olan bu notlar serisinde okur "Kemal Tahir'in yalnız birikimini değil, ülkemizde ve belki de dünyada ilk kez bir romancının, zanaatının yasalarını açıklayarak, neyi, niçin, nasıl yaptığını hesap verircesine anlatan sorumlu kişiliğini de bulacaktır." *1933-1938 yılları arasında, henüz 20'li yaşlardayken,eski harfler ve el yazısı ile eşi Fatma İrfan'a yazdığı mektuplar da kitaplaştırılmıştır. Bu mektuplar, Kemal Tahir'in düşün hayatındaki dalgalanmalarını, dostluklarını ve cezaevi günlerini açıkça okura sunmaktadır. *Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar adlı kitap, Bursa Cezaevi'nde yatan Nazım tarafından Çankırı, Malatya, Çorum ve Nevşehir cezaevlerinde yatan Kemal Tahir'e 10 yıl boyunca düzenli gönderilmiş, 242 mektubu kapsamaktadır. Dönemin siyasi panoraması hakkında fikri yürütebilmek, ikilinin dostluklarına tanıklık edebilmek, sanat ve dünya görüşlerine hakim olabilmek adına çok elzem mektuplardır. *F.M. İkinci, Celal Dağlar, İ. Erülgen, B. Ersoy, ve Cevat Ayvatlı müstear isimleriyle yapmış olduğu Mayk Hammer ve muhtelif çevirileri: Kanun Benim İntikam Pençesi Kanlı Takip Kahreden Kurşun Karanlık Tuzak Dolar Yağmuru Macun Hokkası İnsan Harası Saygon Geceleri Gece Hırsızı Evvel Zaman İçinde Kastil Büyücüsü Lükres'in Günahları Karanlıkta Vuruşanlar Son Çığlık Ölüm Dansı *Mayk Hammer çevirilerinden etkilenerek ve ufak da olsa bir gelir kaynağı sağlamak amacıyla seriye kendi yazmalarıyla devam etme kararı veren Kemal Tahir, yine F. M. İKİNCİ müstear ismiyle altı devam kitabı yazmıştır. (F. M. İkinci müstear ismi, sosyal medyada yaygın bir şekilde aksettirildiği gibi Fatih Sultan Mehmet'i baş harflerinden oluşturulmuş bir isim kesinlikle değildir. Çevirilerini yaptığı Mayk Hammer kitaplarının yazarı Amerikalı romancı Frank Morrison Spillane'nin ön adının baş harflerinden ibarettir. Derini Yüzeceğim Kara Nara Ecel Saati Kıran Kırana Gangsterler Kraliçesi Merhaba Sam Krasmer * Kemal Tahir'in birçoğu günyüzüne çıkmamış, müstear isimlerle yazıldığından ötürü netleşememiş, yılların getirdiği tahribat sonucu çözümlenememiş, bu nedenle sayısı kesinleşmemiş eserleri de mevcuttur. Bu gruptan ulaşılabilen bazı tefrika romanları: Biz Böyle Delikanlılar Değildik Yedek Sevgili Gönül Denen Hayvan Herkesi Durduran Adam Mollalar Asker Sevmek Hakkı Aşk Modası Aşk Çetesi Ezilmiş Adam Rayların Sesi Bir Nedim Divanı'nın Esrarı Zoraki Nişanlı Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır Muhallebi Çocuğu Dülger Bir Gecenin Beyliği Acayip Bir Aile Yalancı Şahit Eserleri hakkında genel bir bilgi verdikten sonra, Kemal Tahir hususunda değinmek istediğim bir başka konuya geçmek, altını çize çize belirtmek istiyorum. Kemal Tahir, gerek sağ gerekse sol cenahlardan birtakım kendini bilmezlerin ithaf ettiği ve birtakım okurların da bu ithaflara gözü kapalı inandığı gibi, bir Atatürk düşmanı asla değildir. Bilakis onun saygın ve seçkin bir savunucusudur. Dostu Halit Refiğ'in söylediği üzere, Kemal Tahir'in işlemediği bir suçtan ötürü ağır bir mahkumiyet alması, Atatürk'e dostça olmayan duygular beslemesi için en somut gerekçe sayılabilirdi. Ama yakınlarının onun ölümünden sonra yayınladıklanı belgeler bu savın da geçerli olmadığını ortaya koyuyor. Eşi Fatma İrfan'a cezaevinden yazdığı bir mektupta şu cümleleri kullanır Kemal Tahir : "Sana resimlerimizi gönderiyorum... Bir de Büyük Adam’ın fotoğrafını gönderiyorum. Kolay yenilmemek isteyenler bu yaratıcıya sık sık bakmalıdırlar. Biz Mustafa Kemal’in bu resminden birer tane ceplerimizde taşıyoruz. Seni de mahrum etmek istemedim." Bir beyanatında ise ulu önderden şöyle bahsediyor : "Ben komünistlikten 16 yıl ceza giydiğim zaman bile Marksizmi doğru dürüst bilmiyordum. Ne öğrendimse mahpus damında ve çıktıktan sonra öğrenmişimdir.... Biz o yıllarda komünisttik ama, Atatürkçü idik de... Atatürk devrimlerinin bekçiliğini kimseye kaptırmazdık. Atatürk'ün aleyhinde konuşanın ağzını yırtabilirdim! En sevgili arkadaşım Ertuğrul Şevket, Atatürk'ün partisi CHP'nin karşısında kurulan "Serbest Fırka"ya girdi diye Aksaray yangın yerinde sabaha kadar yumruklaştık; az kaldı ki birimiz öle!. Öylesine bir Atatürk tutkusu vardır bende..." Atatürk'ün ölümünden iki gün sonra, 12.11.1938 tarihinde Kemal Tahir, Fatma İrfan'a cezaevinden yolladığı mektupta ise şunları yazıyor: "Atatürk'ün ölümüne hakikaten belki herkesten fazla acıdım. Onun şahsında emperyalizmle kavga edip muzaffer olan fedakar ve tok gözlü Türk milleti vardı. Artık hiç kimse bu macerayı onun kadar kuvvetle şımarıklığı, gururu, ve demokratlığı ile temsil edemeyecek sanıyorum. Ben insan cemiyetinin tarihini ferdin yapmadığına inanmışım. Buna rağmen bir tarihi devrede muvaffakiyet-i rehbere hürmet lazım ." Yine bir başka mektubunda kurduğu cümleler irdelenince, Kemal Tahir'in hayat çizgisi net bir şekilde ortaya çıkmaktadır: "1938 senesinde Cumhuriyet ordusunu isyana teşvik etmiş olmak cürmü ile hapse tıkılan Kemal Tahir'in Türk inkılabına dair en kuvvetli eseri yazması tarihte pek garip olacak... Romanı yazmak için Atatürk'ün Nutku'nu, o zaman istiklal ve inkılap için çarpışmış insanların hatıralarını okuyorum... Şimdilik vatan haini dedikleri Kemal Tahir'in Türk inkilabına dair en kuvvetli eseri yazması nefis bir iş olacak. Üç tane kıl kıyruk iftira edip başıma çorap ördü diye, 1918'den 1938 senesine kadar yeniden bir vatan yaratmağa uğraşan, bunun için üç neslin yükünü cesaret ve feragatle omuzlayan Türk milletini unutacak, onun bir ferdi ve yazıcısı olmakla iftihar etmeyecek değilim. Apartman dikip aylık alarak vatanperver geçinmek de şüphesiz büyük marifet isteyen bir açık gözlülüktür. Fakat yurdunu ve milletini herşeye rağmen sevmek, senin kocana daha çok yaraşır." Vesselam Kemal Tahir, bu ülkenin görmüş geçirmiş olduğu en kıymetli şahıslardan biridir. Vefatının 48.yılında sevgi, saygı ve minnetle yad ediyor, ruhu şad olsun diliyorum. Ustanın kendi sesinden ve dostlarından kendisini bir kuple dinlemek isterseniz buyrunuz: youtu.be/17z_Vq7igZU
··
2.696 görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
Yeri doldurulamaz bir yazar, araştırmacı, aydın. Eleştirmenlerin kafasını en çok yoran romancı:) Edebiyata bakışı açısından biricik. Hakkında bildiğim, bilmediğim şeyleri tekrar tekrar okumak öyle hoşuma gidiyor ki. İyi ki geçmiş bu dünyadan. Ellerin kolların ağrımasın, kalemine sağlık.
Seda okurunun profil resmi
Eksik olma hocam, senin gibi kadir kıymet bilen okurları çok olur umarım.
Rîndkeş okurunun profil resmi
Bende paylaşım yapayım sonra detaylı okumak için değerli hocam 💐
Seda okurunun profil resmi
Elimizin altında arşiv mahiyetinde dursun Hocam, faydası olur zararı olmaz :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.