Yüzyıl ölümün yüzyılı, ölüm bizzat bize dönük, her bir
insanın kırk kez öldürülmesine yetecek kadar imkâna sahibiz,
silahlarımızla ne yapacağımızı şimdiden bilemiyoruz, binalar artık bize yetmiyor,
dağları oymaya başladık bile, ölüm araçlarımız toprağın derinliklerine yığılıyor.
Bizim dünyamız sanki askeri cephanelik, on milyonlarca insan savaş için
çalışıyor, ahlak ile çıkarın ittifak yaptığı bu çözüm yolunu bozmayı artık
hayal bile etmiyoruz, gençliğimiz paradoksun bedelini yarın ödeyecek,
o bunu hissedip isyan ediyor, bizse ona mucize vaat edemiyoruz,
yavan söylevler çekmeye bile cesaret edemiyoruz, çoktan mahkum
edildiğini ve devrimlerle nasibinin değişmeyeceğinin farkındayız.
Çok geç artık, Tarih durmuyor, bizi sürüklüyor, yokuş aşağı gidişatta
(ya da tasarılarının eğiliminden) herhangi bir yavaşlama bekleyemeyiz,
gezegen çapında felakete doğru gidiyoruz ve evren, düzenden kaçmak
için bu felaketi arzulayan, giderek de daha çok arzulayacak insanlarla dolu;
giderek saçmalaşan bir düzen çünkü bu ve ancak tutarlılığın, dolayısıyla
insanın insanlığının zararına varlığını sürdürebiliyor.