Martin Eden, jack london‘ın okuduğum en iyi romanı diyebilirim. Romanda hayatının bir kısmını engin denizlerde tayfa olarak geçiren bir gencin önce sokakta dayak yiyen birini kurtarması sonrasında genç bir kıza aşık olmasıyla devam eden bir denizcinin bu kızla tanıştıktan sonra onun sosyal sınıfına dahil olma çabası ve yazar olma isteği anlatılıyor. Martin’in, aşık olduğu kızla kendisinin içinde bulunduğu sosyal sınıf farkını azaltma çabası onu değişik hamleler yapmaya zorlamaktadır. Aslında Martin oldukça yetenekli ve zeki bir çocuktur, kızın da yardımıyla çok iyi bir okur ve çok iyi bir eleştirmen olduktan sonra kendisinin de iyi bir yazar olabileceğini düşünür Ve Martin gecesini gündüzüne katarak sayısı denemeler yaparak bir çok yayınevine kitaplarını ve yazılarını göndermiştir. Fakat hepsinden olumsuz dönüşler almıştır. Umudun tükenme aşamasına geldiği bir gün aldığı bir haberle müthiş bir yazar olma yolunda bir adım atmıştır ve Martin aylar sonra kitapları en çok satan yazarlardan biri olmayı başarmış ve oldukça büyük bir miktarda para kazanmıştır. Martin iyi bir yazar olarak ve oldukça iyi miktarlarda para kazanarak aslında hiç de istemediği fakat hayatın onu sürüklediği bir yöne doğru gittiğinde insan ilişkilerinin aslında ne kadar menfaate dayalı olduğunu ve aydın gibi gözüken sosyal sınıfların ne kadar yozlaştığını fark eder ve bu farkındalık Martin’in artık hayattan başka bir beklentisi olmadığını anlamasına yol açar. Martin artık kendisi için hayatın anlamını anlamıştır. Bundan sonrasını anlatmayayım okur kendisi heyecanla kitabı alıp bunu görsün. Kendine bir hedef koyup bu hedefin peşinde hiç bir engel tanımadan onu gerçekleştirebilme azmini anlatıyor; insanın hayattan ne gibi bir beklentisi olduğunu göz ardı etmeden. Tıpkı Hanry Ford’un oğlunun dediği gibi: “Hayatta herşeye sahibim ama derin bir boşluktan başka hiç birşey yok elimde”

Martin EdenJack London · Aslı Yayınları · 200492,9bin okunma

·

10 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Okur Gezer