Hislerini Okuyucuyla Buluşturamayan KitapOrhan Pamuk'tan yıllardır roman bekliyordum, hatta Veba Geceleri tanıtımını görünce de çok fazla heyecanlanmıştım. Orhan Pamuk'un romancı kimliğine laf edecek cürettim yok tabii ama Veba Geceleri üzerinden bence çok fazla eleştirilebilir. Benim için hayal kırıklığı oldu bu kitap.
Roman okumak tabii ki de zevk meselesidir. Kimi okur tarihi roman, kimi okur polisiye, kimi okur fantastik, kimi okur da edebi romanları sever ve beğenir. Ama bazı yazarlar yazdıkları romanlarında okuyucuyu doyururlar. Doyum nedir peki bir romanda? Veba Geceleri üzerinden örneklendirecek olursam, duyguların kitap boyunca hissedilmesidir. Söz gelimi korku, heyecan, acı, merhamet, merak... Okuma serüveni boyunca bunların da hissedilmesidir. Ama Veba Geceleri'nde ben en çok sıkılma duygusunu tattım. Eğer Orhan Pamuk okurunu sıkmak amacıyla bir roman yazdıysa kendi adıma alkışlıyorum onu. Çünkü bu kitapta ben başka duygu yaşamadım.
Orhan Pamuk'un tüm romanlarını okumuş ve onun bir okura duyguyu ne kadar iyi hissettirdiğini bildiğim için, Veba Geceleri'ni neden bu kadar duygudan uzak, bir tarih kitabı edesıyla yazdığını hem merak ediyor hem de kendi adıma üzülüyorum. Oysa kitabın ismi bile bize bir duygunun varlığına göz kırpıyor. Nitekim günümüz koşulları da göz önüne alındığında bu kitapta neden duygu olmadığını daha rahat anlıyoruz. Pamuk kitapta bireylerin yaşamış olduğu ruh hallerini çok az anlatmakla beraber yer yer anlatılanlarda okura tesir etmiyor. Vebanın bulaştığı bir ada da insanların çaresizlikle öldüğü bir dönemi hissedemedim. Hele ki bundan iki hafta önce Mo Yan'ın Çin Kültür Devrimi'ni anlattığı kitabı İri Memeler ve Geniş Kalçalar kitabını okumuşken, orada yaşadığım beni alt üst duyguları da hesaba kattığımda Veba Geceleri bir kere daha yıkım oluyor benim için.
Kitabın tarihi yönüne diyecek hiçbir laf yok. Orhan Pamuk bu yönüyle yine şaşırtıyor ve romanı için ne kadar araştırma ve okuma yaptığını hemen gösteriyor bize. Ancak bunca tarihi not ve tarihi gerçekler arasında roman kimliğini kaybetmiş bir tarihi karakter gibi oradan oraya dolanıyor, ve bu dolanışta sadece yapılan eylemler anlatılıyor, hisler hep ikinci planda kalıyır. Orhan Pamuk Veba Geceleri'nde tam da bunu yapmış. Romandaki kişilerin neler hissetiklerini hissedemiyoruz. Yazar bunu kelime ve cümleleriyle hissettiremiyor. Kırmızı Saçlı Kadın da ki baba oğul ikilemi, o üst duygular yok, şair Ka'nın yaşam karşısında hissettikleri yok, Benim Adım Kırmızı tarihi romanındaki giz ve o harika duygular yok, aşkı için müze kuran Kemal de yok... Üzüldüm.
Tarihi çok seven bir okur olarak sevemedim ama seven çok okur olacağını da biliyorum. Nobel ödüllü yazarımız, ki benim romancılığını çok sevdiğim Orhan Pamuk sanırım yine de yeni bir roman yazmanı bekkeyeceğim ve sanırım bu kitabına aldığın eleştrileri de göz önüne alarak yıllar sonra umarım beni bir kere daha şaşırtırsın.