İnsanların bir kısmı düşünür, bir kısmı yaşar. Çoğunluğu teşkil eden düşünmeden yaşayanlar, hayat yolunda daha önceden hazırlanmış rayların üzerinde yürürler. Hazır sigara içenler gibi evvelden yapılıp hazırlanmış kaideleri kullanırlar. Onları, örfleri ve alışkanlıkları idare eder; hazları ve hayati duygularıyle yaşarlar. Kısa ömrün verebileceği şeyleri mutlaka harcamaktan hoşlanırlar.
Düşünenler ise, evvelkilerin yaşadığı mânada yaşamıyanlardır. Onlar, hayatın faniliğinden kaçarak barınacak bir ebedilik aramış ve düşüncelerine sığınmışlardır. Yaşanan bir ebedilik, dünyamızda bulunmasa bile, düşünen varlığın kavradığı bir ebedllik vardır. Ona "Düşünen ebedilik" de diyebiliriz. O yüksekliğe ulaşanların düşüncelerinde kurdukları hakikat binasına felsefe deniyor. Felsefe bize, üstümüzde ve yükseklerde bulunan hedeflere doğru ilerlemesini öğretir.