Bizim en büyük sıkıntımız, en büyük yoksulluğumuz aydın sıkıntısı, gerçekten aydınlarımız olmayışı... Varsa da pek az, devede kulak derler, öylesine. Hep Caliban'a ilgileniyoruz, Ariel’ı çağırabilecek, Ariel’in dilinden anlayacak Prosperolar yetiştirmeye çalışmıyoruz, buna özenmiyoruz, anlayamıyoruz bir türlü Prospero'nun değerini. Kendilerini aşmak isteyen kişilerimiz pek yok, en iyileri bile yetiniveriyorlar edindikleri bir parça bilgi ile, onunla kurum satmaya kalkıyorlar. Bireylerin, toplum içinde bir takımın yoksulluğu ile ilgileniyoruz, bütünün yoksulluğu üzerinde durmuyoruz.
Açlığa, kursağın açlığına önemli diye bakıyoruz da, daha büyük bir açlığa, kafa açlığına aldırmıyoruz...