Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Resûlullah'ın bir sünneti de budur.
Seyyid Tâhâ-i Hakkâri'ye; "Seyyid Abdullah ne güzel şeyhdir. O'nda hiç kusur yoktur. Yalnız kusuru, onun münkiri, yâni karşısına çıkıp onun büyüklüğünü inkar eden kimseler bulunmamasıdır," buyurdu. Berdesûr kasabasında bir medrese yapıp, müderrislik yapan ve mezunlar vermeye başlayan yeğeni Seyyid Tâhâ, arada bir huzura gelir, sohbetinde bulunur. Her defasında kendisine tasavvuf yoluna girmesi söylenir. O da; "Bir gün inşâallah o da olur," der ve kendi kendine; "Peygamberlerin, âlimlerin ve evliyanın hep düşmanları, hasedcileri, sevmeyenleri olmuştur. Amcam Seyyid Abdullah dedikleri gibi büyük evliyadan olsa, muhakkak hasedçisi, düşmanı, çekemeyeni olurdu. Hele bu âhir zamanda ve kıyametin yaklaştığı, hakikatin unutulup, bid'atin revaç bulduğu böyle bir devrânda acaba niçin hiç büyüklüğünü inkâr eden düşmanı yoktur?" diye düşünürdü. Bir gün Berdesûr'da çarşıda birisinin, amcasının aleyhinde konuştuğunu gördü. Bunun üzerine; "Sevmeyeni, kabul etmeyeni olduğuna göre, evliyadandır," deyip, Nehri'ye geldi. Amcasına teslim olup, bir müddet istifâde etti. Sonra Mevlânâ'nın daveti üzerine Bağdat'a gitti, orada kemâle geldi.
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.