Gönderi

Size meğerki ezelden saltanat yazılmıştır. O vakit Allah’ın hükmüyle hükmetmeniz icap eder. O vakit ben gibi bir ufacık dergâh değil bir cihan sizin dergâhınız olur. Burası sizin mekânınız değil Sultanım, bu makam sizin makamınız değil. Sizin dergâhınız bütün cihandır.” Genç gönlünü hüzün sardı Sultan Ahmed’in, göz bebekleri titredi sanki. Israr edecek oldu, vazgeçti sonra geri. Mademki böyle diyordu gönlüne sultan bildiği Mahmud Hüdâyî o vakit itaat et etmek gerekti. Biliyordu, susuyordu. “Efendim” dedi “O vakit bir nasihat isterim sizden.” “Zikredin Sultanım” dedi Hüdâyî “O’nu çokça zikredin. Ne vakit ki gönlünüz daralsa, içiniz sıkılsa O’nu zikredin. Zikir hatırlamak demektir Sultanım. Hatırlamanın zıddı unutmaktır. O vakit Allah’ı zikirden vazgeçmek O’nu unutmak manasındadır. Bize gereken zikretmektir Allah’ı yani unutmamak ve hatırlamaktır. Öyle edin, zikredin, hatırlayın, unutmayın.” Ve sonra bir şiir söyledi kapayıp gözlerini; Zâkir safâya erişür Envâr-ı zikrullah ile Âşık Hüdâ’ya erişür İksâr-ı zikrullah ile ... Diller acep hayran olur Esrâr-ı zikrullah ile Yollar beğim âsân olur Âsâr-ı zikrullah ile Ger ister isen kurb-i Hakk Al ehl-i irfândan sabak Geldi zuhûra her varak Eşcâr-ı zikrullah ile Dîl-hânesi pürnûr olur Envâr-ı zikrullah ile İklîm-i dil ma’mur olur Mîmâr-ı zikrullah ile ... Her müşkül iş âsân olur Derd-i dile dermân olur Canlar içinde cân olur Esrâr-ı zikrullah ile Zikreyle ey dîl her nefes Allah bes bâkî heves Pes gayriden ümmîdi kes Tekrâr-ı zikrullah ile ...
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.