"İtiraf ediyorum... Annem ve babam daha küçücük çocukken "Kur'an kursuna gitsin, boşuna geçmesin günleri" dedi. Ben ise gitmedim, oyunlar oynadım, yaşamın tadını çıkardım, mahalle arkadaşlarımla taso oynadım, futbolcu kartlarını ezberledim. Belki de böylesi daha iyi olmuştu. İnsanın esas içinden gelmeliydi böyle şeyler. Peki şimdi durum nasıl? Şu an onlardan hiçbiri inandıkları kutsal kitap olan Kur'an'ı okumayı bilmiyorken hatta bunun için çabalamıyorken ailede bir tek ben okuyabiliyorum."...
..."İtiraf ediyorum... İnancını dünyevi rant amaçları için kullananları hiçbir zaman sevmedim. O yüzden eleştirdim çay edebiyatıyla Allah'ın varlığını kanıtlamaya çalışanları. O yüzden eleştirdim tasavvufu yaşamadan tasavvufçuluk taslayanları. Tolstoy'un bir şeylerin inanç konusunda ters gitmesinin farkındalığı gibi insanların da kendi iktidarlarını sağlamak için dini kullanarak yine insanları nasıl manipüle ettiğini keşfettim. "Sizin dininiz size, benim dinim bana" dedim.
İtiraf ediyorum... İnancını ya da inançsızlığını başka insanlara dikte edenleri görünce her zaman onlardan bir adım geri durmayı öğrendim. Bağırsınlar, çağırsınlardı, umrumda değildi. İnancını ya da inançsızlığını kendi içinde, kimseyi rahatsız etmeden ve kırmadan yaşayanları görünce de gıpta etmenin coğrafyasında yeni kıtalar keşfettim. Bunlar beni bir Kolomb kadar ünlü yapmaya yetmemişti ama içime doğru coğrafi keşiflere çıktığımda o zamana kadar neler kaçırdığımı fark etmiştim."
Bu üç paragrafa kalbimi bıraktım. Çok, çok teşekkür ederim bu yorum için...