Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kızıl Ölümün Hikayesini Anlatıyorum
İllet nedir, bilirsiniz. Eskiden buna hastalık derdik. Mikrop dediğimiz bir şey vardı, bize bir sürü hastalık getirirdi. Bu sözü unutmayın mikrop. Mikrop, çok küçüktür. Hani baharda köpekler ormanda koşuşturduktan sonra üzerinde bulduğunuz keneler var ya, onlar gibidir. Ondan farkı çok daha küçük olmasıdır. ''Sen de ne acayip adamsın be Granser göremediğimiz şeyleri anlatır durursun. Eğer göremezsen onların orada olduğunu asıl anlarsın. Haydi buna da cevap ver bakalım. Göremediğin bir şeyi nasıl bilirsin?'' ''Güzel soru Hu-Hu, çok güzel soru. Ama mikropları görürdük, en azından bazılarını. Mikroskop ve ultramikroskop ediğimiz aletlerimiz vardı., gözlerimiz ona yaklaştırıp içine bakar, nesneleri olduğundan çok daha büyük görürdük. Zaten mikroskop olmasaydı bir sürü şeyi göremezdik. En güçlü ultramikroskoplarımız mikrobu kırk bin kez büyütürdü. Bir midye kabuğu, Edwin'in bin parmağı yerine geçiyor. Kırk kabuk düşün, işte bu mikroskoptan baktığımızda mikrop o kadar büyük görünürdü. Bunun dışında başka yöntemlerimizde vardı, sinema film adını verdiğimiz şeyi kullanıp kırk bin kere büyütülmüş mikrobu binlerce kez daha büyütebilirdik. İşte kendi gözlerimizle göremediğimiz şeyleri bu şekilde görebilirdik. Bir kum tanesi al. Bunu ona böl. Bu parçalardan irini alıp yine ona böl, onlardan birini yine ona böl, yine böl, yine böl, böyle böyle güneş batana kadar devam etsen ancak o zaman mikrop kadar küçük bir parça elde edebilirsin belki.'' Kene köpeğin kanını emer. Mikrop ise çok küçük olduğu için doğrudan insanın kanına girer ve orada bir sürü yavru yapar. O zamanlar bir insanın vücudunda bir milyar tane - bana bir midye kabuğu verir misin- yani bir midye kabuğu kadar mikrop olurdu. Mikroplara mikroorganizma derdik. Onlardan milyon ya da milyar tanesi insanın içine girdi mi, kanına yerleşti mi, o insan hasta olurdu. Bu mikroplar hastalık taşırdı. Bir sürü farklı çeşidi vardı mikropların, bu kumsaldaki kum tanelerinden de çok çeşidi vardı. Oysa biz onların bir kaç çeşidini bilirdik. Mikroorganik dünya, görünmez bir dünyaydı, kendi gözlerimizle göremezdik, bu yüzden de hakkında fazla bilgimiz yoktu. Yine de bildiğimiz bir kaç şey vardı. Mesela şarbon bakterisi vardı. Bacterium terme ve Bacterium lactis vardı. bu son söylediğim, keçinin sütünü bozan mikroptur, tavşandudak. Sınırsız biçimde bölünerek çoğalırlardı. Bunlar gibi daha bir sürü mikrop vardı.
Sayfa 18 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.